1.Bölüm:Semenova Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi

116 3 4
                                    

"Hadi ama! Lütfen! Lourdes Meryem'in üzerine yemin ederim hiçbir şey olmayacak. Güven bana. Sadece yarım saatlik bir video. Crees bile Pangham'da çimerken böyle mızmızlanmadı. Yüce İsa!"  Söz konusu kasabamızın terk edilmiş deliler hastanesiydi. Ergenliğe yeni adım atmış bir grup yaşıtlarımızın sürekli gittiği bir yer. En fazla ne kadar korkutucu olabilir.

Toicado bana döndü ve pes etmiş omuzlarıyla döndü.

"Pekala ama bir şey olursa seni gebertirim."

"Söz konusu olan varlıklar bizi öldürmezse tabi."

Bulunduğum kasaba birçok korku hikayesine ev sahipliği yapmış bir yerdi. Bana kalırsa bunlar efsanelerden ibaretti.

"Pekala hazır mıyız? Çantalar tamam. El fenerleri tamam. Piller tamam. Kamera da halihazırda bekliyor. Çok eğleneceğiz."

"Yarın Papaz Marmardo'ya gidip af dileneceğim. Senin yüzünden en sevmediğim papazdan günah çıkaracağım."

Belimizde çantalarla aşağı indik. Lanet olası tahta merdivenler. Neden bu kadar gıcırdıyorlar ki... Eğer annem beni yakalarsa ne çarşamba tiyatrosuna ne de cuma film gecesine izin verir.

Fısıldayarak  Toicado'ya döndüm. "Yavaşça kapıyı açacağım.  Parmak ucunda yürü."

Kapıya doğru parmak ucunda yürüdüm. Arkamda Toicado'nun nefes seslerini duyabiliyordum. Tanrım! Nasıl bu kadar gürültülü nefes alabiliyordu. Göğsünde Pee ejderhası mı büyütüyor? - Kasabanın efsanelerinden biri-

Kendi soluklarımı duyana kadar  Toicado'nunkisi bir hiçmiş. Adrenalin kan akışımı hızlatmış olmalı.

Kapı kolunu yavaşça indirdim. Seslerin duyulmaması için ekstra çaba harcarken dışarı çıkmıştık.

Kasaba her gece olduğu gibi yine ıssız. Hiçbir yerin ışığı yanmıyordu. Çok fazla karanlıktı. Tek ışık kaynağımız sokak lambalarının loş ışıklarıydı. Sessizce ilerledik ve evin verandasından çıktık. Kasabanın batısına doğru ilerlemeye başladık. 

Aramızda anlaşmalı bir sessizlik vardı. Yaklaşık on dakika yürüdük. Sonra elli metre ötemizde çökmeye halihazırdaki tabelayı gördük. 'Semenova Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'
Denildiğine göre rus bir işadamı yaptırmış burayı. Adını da buraya koymuş. Semenova...

İçime bir ağırlık çökerken ilerlemeye başladık. Yaklaşık bir iki dakikanın sonunda paslanmış siyah sürgülü kapıya varmıştık.

Sarsak adımlarla kapının dibine girdik. Kapıyı elimle yavaşça kenara ittim. Demirin demire sürtünme sesi kulaklarımızı doldururken içimden küfürler ettim. Lanet olsun! Lanet olsun! Gürültülü bir şekilde kenara kayan kapıya bir tekmede ben attım. En az  San Antio'dan duyulmuştur bu ses. Toicado yanıma gelirken derin bir nefes aldı. El fenerini sıkıca tutup bana döndü.

"Haydi aç şu kameranı da o ölüp bittiğinde videoyu çek."

Kamerayı çantamdan çıkardım ve video kaydına başladım. Kamerayla yavaş yavaş ilerlerken ayağımızın altında cam çaturdama sesleri geliyordu. Vücudumu saran ürperti Toicado'ya da yansımış olacak ki "Bence vazgeçelim," dedi.

"Buraya kadar gelmişken mi? Olmaz!" Dedim. Emin gözüktüğünü düşündüğüm adımlarla dediler hastanesinin önüne geldik. Kapıyı yavaşça ittim ve kontrollü bir biçimde "Kimse var mı?"diye bağırdım. İçeriden ses gelmezken ilerlemeye devam ettim.

Nefes al, yürü, korkma, yürü!
Nefes al, yürü, korkma yürü!

Toicado endişeyle bana döndü. "Ne kadar kalacağız burada?" Diye sordu. Yerel ağzı dikkat çekerken "Otuz dakika," dedim. Evet, bu normal zamanlarda hemen gelip geçecek bir zaman dilimiydi ama buraya attığım ilk adımla birlikte bunun uzun bir zaman dilimi olduğuna karar verdim. Toicado yumruk yaptığı eliyle sertçe omzuma bir tane geçirdi. Sessizc küfrettim. ''Lanet olsun!Acıttın p*ç,'' dedim. Soluk seslerimize basarken çıkan cam çatırdama sesleri eşlik ederken gerginlikten titreyen elimi kontrol etmeye çalıştım. 

Dirilen Korkunun PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin