32.Bölüm

8.9K 566 252
                                    

◇ İlk Kesik ◇

Kırmızı...

Ayaklarının altı kırmızı.

Ayaklarının altı kendi kanı ile dolu...

Omzundaki yaradan damlayan kan ayaklarının dibinde bir birikinti oluşturmuştu. Kambur duruyor, başını arkaya atmış Jungkook'un kolları arasında nefeslenmeye çalışan sevgilisine bakıyordu. Dakikalar geçmişti ancak kimse hiçbir şey yapmamıştı. Hepsi öylece duruyor ve az önce olan şeyleri sindirmeye çalışıyordu. Ha Neul'ün bakışları yeri her saniye daha da işgal eden kandaydı. Biri çenesini tutup kaldırana kadar da bakışlarını geri çekememişti. Bu kişi Hoseok'du. Bir eli çenesini kavradı ve önce yüzünü sonra ise vücudunu kontrol etti. Şiddetli titremesi dışında bir sorun olmadığını görünce bir şişe su bulup Ha Neul'ün yüzünü yıkamıştı. İlgilenmesi gereken kişi Ha Neul değildi oysaki. Kanı akan Ha Neul değildi. Zor da olsa bakışlarını tekrar Taehyung'a dikti. Savaş ortasında kalmış yaralı bir asker gibiydi. Yaralıydı ve buna rağmen ayaktaydı.

Taehyung'un beyni kendi düşünceleri tarafından istila edilmişti ve şu an hangi biri hakkında düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Hiçbir zaman paçasını kurtaramadığı geçmişi yine karşısına çıkmış bu sefer onu görmezden gelemeyeceği bir yerden vurmuştu. Ha Neul'den. Biricik sevgilisinden. Zümrüt'ten... İlk kez savaşmak zor gelmişti. Her şey güzelken, teslimiyetleri gerçekleşmişken hangi kayıpların verileceğinin belli olmadığı bir savaşa girmek zor gelmişti. Kim Taehyung savaşmaktan korkmazdı. Ancak gözleri önündeki manzara onu korkutuyordu. Ürkek sevgilisinin titreyen bedeni onu korkutuyordu. Hatırlıyor musun Kim Taehyung? Bu duyguyu ilk itiraf ettiğinde titreyen beden onunki değildi. Titriyordun. Başkasına gidecek diye korkuyordun. Şimdi ise senden nefret eder, Kang Hyun Woo'nun dediği gibi kirli, kanlı ellerinden iğrenir, korkar diye korkuyorsun.

Senden korkar diye korkuyorsun...

Gözleriyle adımladığı yüzün sızısını hissetti ayaklarında. Güzel yüzünün her santimini bıkmadan, usanmadan sanki ilk kez görüyormuş gibi heyecanlandığı detaylarını adımlamak gözlerini yormasa da ayaklarının tabanını sızlatıyordu. Belki şu an ona ulaşan yolları adımlayamadığı içindi bu sızı. Olanlardan sonra nasıl her zamanki özgüveniyle yürürdü Ha Neul'e çıkan yollarda? Ya da Ha Neul artık izin verir miydi yollarının ona çıkmasına?

"Zümrüt?"

İyi misin demek istiyordu ancak devamını getiremedi. Bu tek kelime diğerlerinin önünü kesmişti.

Bardaki sessizliği ilk kıran Yoongi olmuştu. Hiç beklenmedik bir şekilde Taehyung'un üstüne atılmış olağan gücü ile yumruklamaya başlamıştı. "Orospu çocuğu!" Bir kere daha vurdu ve sonra bir kere daha. Sinirini atana kadar vurdu. "Herif önümüze dikilmese daha ne kadar saklayacaktın!?" Onu durdurmaya yeltenseler de Taehyung müdahale etmelerini istememişti. Öğrendiğinde böyle bir tepki vereceğini biliyordu, biliyorlardı. Yorgun düşen bedeni yere yığıldığında Yoongi pes etmemiş üstüne eğilip yumruklamaya devam etmişti. "İlk tehtidinin üstünden aylar geçti demek ha!? Aylar! Aylardır bizden saklıyor muydun!?" Yorulmaya başlasa da durmadı. Taehyung ise yumrukları altında gülümsüyordu. Yüzü de kolu gibi uyuşmaya başlamıştı. Gülüyor olması Yoongi'yi daha da çileden çıkarttı.

"Piskopat orospu çocuğu karşılık versene!"

"Yeter Yoongi!"

Jin ileri atılıp onu Taehyung'un üstünden çekti. "Yeter mi!?" Fevri bir tavırla kurtuldu kendisini tutan ellerden. Jin ondan büyük olsa da şu an saygı hakkında düşünecek durumda değildi. Tekrar döndü Taehyung'un dağılan suratına. "Biliyor musun?" dedi sakince. "Başına gelen her şeyi hak ediyorsun!"

Good and Bad |KTH|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin