Ölümü ölen değil geride kalan bilirmiş. Ben bu duyguyu tam iki defa yaşadım şimdi o hissizliğin verdiği ile gözlerimi tekrardan açıyordum dünyaya.
Annesiz bir kız çocuğu uçmayı bilemeden yaşayan bir Gökdoğan kuşuna benzer ve babasız kız çocuğu, dalına hiç salıncak kurulmamış kuru bir ağaca benzer. Gölgesinde onu öldürecek adam serinler derdi Teyzem. Beni öldürecek adam da, kuru bir ağaca dönüşmeme sebep olan babam ya da uçmayı bilmeyen bir Gökdoğan olmama sebep olan annem de hayatımdan geçip gitmişti. Şimdi beni benden alıp bana bir hiç bırakmışlardı.
Bakışlarımın karşısında duran saattin yelkovanı gece olduğunun belirtisiydi. Bakışlarım hemen yanımda uyuya kalmış olan Aras'ta takılı kaldı. Uyurken o kadar masumdu ki sanki bir yanı dünyanın acımasız halinden haberdar değilmiş gibi ama diğer yanı bir o kadar da uyanınca dünyanın acımasızlığını her gün hatırlamak zorunda kalıyordu. Saçları dağılmıştı, kim bilir kaç kere ellerini götürmüştü panik içinde saçlarının arasına. Kim bilir kaç kere korkuyla benim uyanmamı beklemişti ya da kim bilir kaç kere benim yaşadıklarım yüzünden kendini suçlamıştır. Neleri kaç kere yaptığını bilmem ama kendini kaç kere suçladığını tahmin etmek zor değil, en azından benim için.
Telefonumdan gelen tınlama sesi ile ben bakışlarımı telefonuma o ise gözlerini araladığı anda bana çevirmişti.
"İyi misin?" Telefonumu umursamayıp tekrar bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinde ki yorgunluğu görmem uzun sürmedi ama asıl fark ettiğim bakışlarında ki o hissi, duyguyu ya da her ne ise onu dile getiremiyordu. Çünkü bakışlarında her zamankinden daha farklı bir şey vardı buna bende anlam veremiyordum.
"İyiyim." Hafifçe gülümsedim, verdiğim cevap onu şaşırtsa da ifadesini değiştirmedi.
"Ağrın var mı?"
"Aras ben iyiyim." Verdiğim cevap hepimizin çoğu kez yaptığı gibi içinde kopan fırtınaları tıpkı bir kapatıcı gibi iyiyim sözü ile kapatmak değildi yaptığım. Gerçekten iyiyim.
"Defne'm, konuşmak ister misin?" Şimdi yavaş yavaş anlayabiliyordum bakışlarında ki o belirsiz şeyi. Yaşadığım acıyı paylaşmak istemesiydi bakışlarında ki o belirsizlik.
"Evet, mesela ne yiyebileceğimiz hakkında konuşabiliriz." Verdiğim bu cevabın üstüne gülmemle birlikte bu sefer iyice kafası karıştı ve bunu fark etmem zor olmadı.
"Defne, iyi olduğuna emin misin?"
"Eminim Bozan aç olduğuma emin olduğum kadar eminim."
"Aç olunca gerçekten çekilmiyorsun."
"Evet, çünkü ben yemek yemeyi seven bir insanım Bozan. Ayrıca başına bu belayı almadan önce tekrar düşünmeni tavsiye ederim." Kendimi göstererek cümlelerimi vurguladım ama onun yaptığı tek şey gülmek oldu ve sanırım yaptığı en iyi şeydi.
Odadan çıkınca aklıma gelen ilk şey ile telefonumu elime aldım ve babamın yaptığı bazı işleri araştırmak için görevlendirdiği koruması aklıma geldi. Kendisi bu işte çok iyidir ve bana Rüya'yı en kolay ve kısa yoldan bulacak kişi oydu. Telefonun ikinci çalışından sonra açıldı.
"Defne Hanım bir isteğiniz mi vardı?"
"Sizden bir kişiyi bulmanızı istiyorum. Sonuçta her zaman yaptığınız şey sizin için zor olacağını sanmıyorum umarım yanılmıyorumdur?"
"Tabii ki Defne Hanım. Kimi araştırmamı istiyordunuz?"
"Rüya, Rüya Bozan. Üç sene önce kendisinin öldüğü söyleniyor fakat kendisi hala yaşıyor. Sizden bana onu bulmanızı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ SEN
Любовные романы"Benim içim fazlasıyla karanlıktı,geçmişimden kalan siyahlar vardı. Ama onun geçmişin acılarına rağmen kalan beyazları vardı. Onun içi fazlasıyla aydınlıktı karanlığımdaki aydınlıktı. Peki ya onun ışığı benim karanlığımı aydınlatmaya yeter miydi?" ...