2 Gün Sonra..
Yeşil...
Alabildiğine yemyeşil..
Alabildiğine uzayıp giden bir alan...
Hüznün yer edindiği mekan...
İçinde hareketsiz bedenleri taşıyan, 2-3 metre uzunluğunda, 1-1,5 metre enindeki inancına göre omuzlarda yada yerde olan o tahta kutular..
Tabutlar!..
Her hatırlandığında insanın keyfini kaçıran, herkesin sustuğu hüznün haykırdığı yer..
İşte, işte oradaydılar. Az önce cenaze namazı kılınmış ve cenaze buraya getirilmişti. Macit Müdür, Yunus ve Rıza Komiser vardı fakat Başkomiser Emir yoktu ve bi ara etrafına bakındı. Sonra içinden bir ses sordu: "Sinem, Sinem Komiser nerede? O nerede?"
Tutmaya çalıştı her devre arkadaşının omzunu ama.. Eli hep boşa çıkıyordu. Şaşırarak önce eline baktı ve sonra da silkelemeye kalkıştı herkesi. Hocayı bile ama..
Hiçbiri cevap vermiyordu sorularına..
Sonra, hocanın ellerini kaldırıp ettiği duasında bir isim duydu: "Ya Rab, Sen şehadet mertebesine erişmiş Sinem kızımızın günahlarını ve günahlarımızı affeyle..."Şok olmuştu. Kendi kendine: "Sinem! o, o ölemez! Ölemez! Daha geçen hafta görmüştüm onu, yaşıyordu Hayır, o öl.. derken cenazeyi uzaktan seyreden adama gözü takıldı. Yakada kara renkli ayyıldızlı peçi bulunan sivil giyimli birisini..
Seen, hey, seen dur! Dur! Polis! Dur kaçma! derken mezarlıkta esrarengiz adam önde, o arkada kovalamaca başlamıştı. Tam yakalayacağı sırada çukura düştü. Ve birden kovaladığı kişinin ayak sesi duyuluyordu. Tam göreceği sırada
Uyanmıştı. Yastığa arka arkaya attığı yumruk sonrası, iki elinin arasına aldığı başını tutarak öfkeyle kendi kendine: "Bu.. Bu böyle olmayacak, Neden neden bir daha izin aldım ki ben müdürden?"
Gecenin karanlığı, artık son nefeslerini veriyor, yeni bir gün daha doğuyordu. Korku ve tedirginliğin arasında yaptığı gel-git sonrasında uykunun kollarına bir daha bırakmış, yine uyumuştu. Başının dibinde çalan, korkutucu bir ses onu uyandırmaya yetmişti. Komodin üzerinde çalan masa saatini kapattı, birkez daha yatacağı sırada telefona baktı. Rıza'dan gelen 40 mesaj ve 100 kez cevapsız arama!. Şaşırmıştı ve bu kez de bir rüya daha gördüğünü düşündü, kendini yokladı. Yarı tedirgin, yarı soğukkanlı sesiyle: "Alo n'oldu Rıza!"
Rıza'nın sesi de sitemkar geliyordu: "Oov küçük hanım rahatsız ettim herhalde! Nerelerdesin sen Ebru? Neden aramama cevap vermedin?"
Ebru haklı olarak, cevap verdi.Uykulu sesiyle: "Rıza.. Adresim merkezde yazılı. Madem merak ettin, neden evime gelmedin?"
Rıza'nın sesi, birden donuklaşmıştı: "Ebru.. Ebru, Sinem!..Ebru, birden yataktan doğruldu:"Rıza delirtme beni, n'olmuş Sinem'e?
Bunun üzerine Rıza, buğulu sesiyle Sinem..Sinem Komiser'i kaybettik!"
Ebru, şaşkınlığın verdiği tepkiyle, kekeleyerek yatağından çıkmış: "Ne, nasıl kaybettik Rıza? Neler söylüyorsun sen?"
Telefonu Rıza'nın yüzüne kapattı. Koşar adımlarla oturma odasındaki televizyonu açmasıyla, elindeki kumandayı düşürmeyle ağlaması bir olmuştu.İki elini yüzüne kapatmış, spikerin sesi ile kendi sesi birbirine karışmıştı: "Sayın seyirciler, güne maalesef kötü bir haberle başladık. Evvel gece İzmir Cinayet Büro Komiserlerinden Sinem Güçlü'nün, Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde yaralı bulundu. Hastaneye kaldırılan Güçlü'nün, hastane yolunda hayatını kaybettiği öğrenildi. Güçlü'nün, İzmir Kriminal Şube Komiseri olarak, İzmir Emniyeti'nde çalıştığı tespit edildi. Emniyet'ten yapılan açıklamaya göre, failin bulunması için titizlikle araştırma yapıldığı, son alınan haberler arasında.."
Olduğu yere diz çöküp kalmış; suspus diline kulaklarının uğuldaması eşlik ediyordu, Ebru Komiser'in. Bir süre öylece yerde kaldı. Sonra, inatla çalan telefonunu tekrar açtı: "Ne yapıyorsun fıstık? Ebru.. Orada mısın tatlım? Ebru! Alo!"
Gözünde beliren damlaları kolunun tersiyle sildikten sonra, cevap verdi: "Kötüyüm Fatma!. Sinem.. Sinem şehit olmuş!"
Karşısındaki kişi de aynı biçimde ses tonunu düşürerek: "..duydun demek..."Hıçkırıklarla cevap veren Ebru'nun sesinden anlaşılan tek kelime: "Evet" olmuştu. Fatma, bir süre bekledikten sonra cevap verdi: "Hadi hazırlan, evin önüne geldim. Uğurlayalım... o zaman Komiser'imi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)
Action"Ölüm, sadece bir başlangıçtır" Eğer buna inanıyorsan, 'Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu, herkesin göreceği yere koymak' olduğunu kabul edeceksin... Sir A.C. Doyle *Mesleği ile ailesi arasında yaşayan ama aldığı cezalar nedeniyle yükselemeyen;...