Balık ekmek yeme işlemini tamamlayan hipopatam Mine, benliğimi bana bırakarak uzaklara gitmesinden yarım saat sonra vapur turu teklifiyle sahile doğru ilerliyoruz. Ezgi söz verdiği gibi Gece'nin olmadığını umut ederek teklif ettiği vapura binip giriş kattaki iskele tarafına ilerliyoruz. En uçta oturakların olmadığı bir boşluğa sandalyenin tekerleklerini sürerken, bir çocuğun annesine, neden tekerlekli sandalyede oturduğumu sorduğunu duyuyorum. Annesi kırıcı olmayan bir cevapla kalbimi çalarken bakışlarımı kendi aralarında sohbet edip gülüşen Ulaş, Selin, Seçkin ve Ezgi'ye çeviriyorum. Ardından bir şey fark ediyorum.
Seçkin, Ezgi her gülümsediğinde ona bakıp onunla birlikte gülümsüyor. Bu onun Ezgi'den hoşlandığını düşünmeme sebep olurken dalgaların oluşturduğu kabarcıklara çeviriyorum bakışlarımı. Ardından aklıma şu espri geliyor.
Anlayamazsınız. Dalgaların yarattığı kabarcıkların nasıl oluştuğunu anlayamazsınız.
Kendi kendime polemik yaşarken Ulaş'ın sesiyle dikkatim dağılıyor.
''Neye sırıtıyorsun sen?'' sonunda beni fark eden kuzenime dönüp fark etmediğim sırıtmamı kullanarak gülümsüyorum.
''Hiç.''
Bukadarıyeterkuzen.com
Tabi ki de sesini çıkarmadan beni süzmeyi reddedip göremediğim bir yere el kaldırıyor.
''Dedik ki vapur turundan sonra gezelim. Arabayla değil ama.'' Seçkin, Ulaş'ın çağırdığı simitçiden simitleri alırken omuz silkip gülümsüyorum.
''Benim için hava hoş, siz ayaklarınızı düşünün.'' kıkırdamama karşılık geç anlayan embesil halkımda gülümsedikten sonra hipo Mine geri gelip simidi kimseyle paylaşmadan mideye indiriyor.
Martılar etçildir, onları simide Türkler alıştırmıştır.
Vapur gezisinden sonra sandalyeyi süren bu sefer Seçkin oluyor. Ezgi'yle olan samimiyetini tepemde sürdürürken zorla geriye dönüp Selin ve Ulaş'a bakmaya çalışıyorum. Sessizce yan yana yürüyor olduklarını görünce gülümsüyorum. Seçkin baktığım yere bakınca Ezgi'yle birlikte onlar da gülümsüyor.
Ulaş ve Selin, ayrı yerlere bakmaya çalışarak sessizce ilerlemeye devam ederlerken bizim bakışlarımızı görmeleriyle duraksıyorlar. İkisi de durumu anlayınca biz muhteşem üçlü olarak kahkahayı basıyoruz.
#
Sonunda eve vardığımızda Selin'le direkt olarak odaya ışınlanıyoruz. Seçkin Ulaş'la birlikte bahçede dinlenmek istediklerini söyleyip odadan çıktıktan sonra Selin'e dönüyorum.
''Ne var?''
''Ulaş'la aranda ne var? Bir şeyler olduğu belli ama bir adı yok.'' Gözlerini devirip dolabına ilerlerken beni cevaplıyor.
''Gıcık bir kuzenin olduğu kanısına vardım Ulaş. Duy sesimi.''
''O da olacak.'' bana annesinden çaldığı üç numaralı seni yerim pikaçu bakışlarıyla, dolabından aldığı pijamalarını giyerken kapı çalınıyor.
Annem içeri başını uzatırken önce beni, sonra Selin'i görünce gülümsüyor.
''Bir şey mi var?''
''Yan yazlıkta akşam yemeğine davetliyiz. Büyük ihtimalle siz gelmeyeceğiniz için size yemek yaptım, haber vereyim dedim.'' bana uzun uzun öpücükler atmasına fırsat vermeden elimle onu kovalıyorum ve kıyafetlerini katlayıp dolabına tıkan Selin'e dönüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENGEL
Teen Fiction''Olmaz Gece, yapamayız. Daha ne kadar götürebiliriz ki?'' ''Gider! Sonuna kadar gider! Sen ne dersen de senden asla bıkmam ben.'' ''Sana istediğin hiçbir şeyi veremem.'' ''Senden bir şey istemiyorum ben. Sadece birlikte olalım yeter.'' ''Gece ben y...