Philopofobi

3.6K 162 267
                                    

Fobiler... Fobiler... Fobiler genellikle bir olay sonucu oluşurlar. Çoğu bir olay sonucunda verilen tepkiye göre şekil alır. Ama doğuştan olan fobiler de yok değil. Örneğin karanlıktan korkmak için karanlıkta sizin bir canavarın yemesi gerekmez. Sadece korkuyosundur işte. Yada yılan veya örümcek. Hayatında bu hayvanları görmemiş insanlar bile bunlardan korkabilir. Ben Türkiye. Philofobinin bir kurbanıyım. Aşık olmaktan KORKUYORUM. Ama sadece korkuyorum. Bu aşık olamayacağım anlamına gelmiyor. Aşık olmak birinin elinde değil ki. Bi bakarsın "hassssik-".

İnsanların bazen "Yani sen hiç birini sevmedin mi?" Ya da "Aşık olmadan yaşanmaz ki" cümlelerine aşınayım artık. Ben sadece sevmekten korkuyorum. Çünkü bırakınca gerçekten karşı koyulamaz bir acı çekiliyor. Ben bunu istemiyorum. Bazı insanlar sevmekten ve acı çekmekten korktuğum için asla mutluluk ve sevinç hissedemeyeceğimi söylüyorlar ama ben hayatımada çok büyük bir olay olmadıkça aşık olmak istemiyorum. Zaten bu aralar pek kendimde değilim. 2019 un son günleri berbat geçiyor. İçimden bir ses 2020 daha iyi olacak diyor ama bu ses 2019 a girerken de aynı şeyi söylemişti. Onu duymazdan geliceğim. Sanırım ona halk içinde umut diyorlar ama ben "insanları önce sevindirip sonra tokat gibi çarpan biyolojik unsur" ismini daha iyi buluyorum. Bu gece... Aslında saat beş gece mi sabah mı oluyor bilmiyorum ama o zaman diliminde uyuandım. Etraf hafif sisli ve karlıydı. Eskiden ne çok oynardık ailecek bu karda. Kimse bizi alamaz akşama kadar sokakta kalırdık. E haliyle üşütür sonra nane limonun esrarengiz gücüyle yine kendimizi bulurduk. Bütün kışımızı böyle geçirirdik. Eğlenceli günlerdi tabii ama geçmişte kaldı. Kardeşlerimle dağıldık. Azer burda. Kıbrıs ta burda ama hala eksik hissetiriyor. Sevgi eksikliği. Benim bu ara en muhtaç olduğum şey. Kazak Rusyayla gitti. Türkmen yakınlarımızda. Özbekle Kırgız da duyduğuma göre kavgalı. Kısacak dağınık bir hayatımız var. Dışarıya bakarken Ay'a gözüm takıldı. En azından kardeşlerimle aynı Ay'ı görüyorduk şu an. Saat tamı tamına beş buçuk. Benim saat yedi de okulum var ve uykum yok. Mutfağa gidip kahve yaptım. Şansım yerindeyse Zula bile oynarım. Dedim içimden ve Rusya ya yazmaya başladım:

Türkiye
Selam Rusya bişey sormam lazım çok önemli!
5:35

Rusya
Türkiye n'oldu iyi misin? Saat beş buçuk sayılır nedir çok önemli olan?
5.40

Türkie
Benimle iki-üç el zula oynar mısın?
5.40

Rusya
Bu muydu çok önemli sorun =-=
5.41

Türkie
Evet!! Peki var mısın?
5.42

Rusya
Varım. Hadi bakalım düzelim şu oç ları
5.42

Rusya'yla konuşma şu dünya da yüzüme gülümseme katan üç beş şeyden biriydi. Bilgisyarı aldım. Yorganımım içine girdim. Kulaklığımı taktım. Tamam sanırsam hazırdım. Chat odasından bana "Hazır mısın ;)"
Diye yazmıştı. "Da her zaman)" diye karşılık verdim.

Hızlı bilgi with yazar
¹Da: Evet (Rusca)
² ")" bu işaret tek kullanıldığında Rusya da gülümseme emojisi olarak kullanılıyor.

Oki bitti devam

Zula oynarken zamanın nasıl geçtiğini analyamıyordum. Altı gibi çalan saatimin alarmıyla Zula dünayından çıkarıp battaniyemin altına geri döndüm. Rusya hala oynuyordu. Kendini bayağı kaptırmıştı. Ona gideceğimi söyleyecektim ama o benden önce davrandı ve hatta beni almayı teklif etti. Okulun yoku bizim evi n yoluyla kesişiyodu. Onun içinde problem olmayacağını bildiğim için kabul ettim. Sonra battanıyemin altından kafamı kaldırdım. Battaniyenin içi çok sıcaktı ve yüzümü çıkarınca aralık soğuğu yüzüme adeta bir tokat gibi çarpltı ve yüzümü geri soktum. Böyle giderse yataktan çıkamayacağımın farkındaydım o yüzsen yorganı hızlıca üstümden attım. O soğuğu bir ben biliyorum bide ben biliyorum. O ne soğuktur arkadaş. Ben soğum olsam kendimden üşürüm. İntihar falan ederim. "Kış, moralimi bozuyosun ölsene" diye kendi kendime konuştum. Evet ben sade bir manyak değilim. Ben herşeyle konuşan bir varlığım. Özellikle matematik ödeviyle felsefe yapmaya bayılam bir manyak. Okulun formalarını giydikten sonra hazırdım. Geride tek birşey kalmıştı. Ünüformaların yakasını kaldırıp okula bir apaçi kekosu gibi mi gitsem yoksa normal bir insan olup. O yakalardan uzak durup mu okula gitsem? Kafamın içinde deli sorular. Yakaları bu seferlik kaldırmadım. Çantamı kaptım ve kahvaltı bile etmeden dışarı çıktım. Kahve bende uykumu bastırdığı gibi açlığımı da bastırıyordu. Dışarıya adım atmamla birlikte yerle bir oldum. Rusya the gökdelen beni yere devirmişti. Düşerken bileğimide burkmuştum. Elimle ovmaya başladım

"Ahh! Biraz daha dikkatli olsan Rus? En azından elini ver de kalkıyım!"

Rusya kahkaha atarken elini bana uzattı. Elini uzatmak için dizlerini bükmesi gerekti çünkü ya o çok uzun ya ben çok kısaydım. Elini yakalayıp kalktım. Üstümü temizledim. Ne kadar temizleyebiliyorsam işe. Karın içine düştüğüm için donuyordum. Ellerimi biraz ısınmak için ovuşturdum ve hohladım. "Hadi gidelim Rus." Ona genellikle böye seslenirdim "Rus" çünkü Rusya demeye üşeniyorum. Oda bana herkezden farklı "yıldız" ya da "kızıl" diye sesleniyodum. Yıldız ismini Hilal'den daha çok seviyorum. Yıldız...

Heryer bembeyazdı. Gözlerimi alacak derecede. Her adımımızda karın çıkardığı o rahatlatıcı ses duyuluyordu. Yürürken kolunu benim boynuma attı. Bende atardım. Atamak istoyrum. Ama atamıyorum. Çünkü adam lanet bir doksan. İstesemde atamam o kolu oraya. Yetişmez. Şu an normalde o biraz daha kısa ben biraz daha uzun olsaydık iki kanka gibi görünebilidik ama şu an kolunu oğlunun omzuna atmış biri gibi görünüyordu. Biraz olsun boy kazanmak için parmaklarımın üstümde yürümüyeye çalıştım. Çok geçmeden fark etti ve bunun üstüne gülmeye başladı.

"Niye gülüyosun ya! Burda bi dram görüyosun aslında ve buna gülerek mi tepki veriyosun"

Rusya bu sözlerimden sonra daha fazla gülmeye başladı.

"Rusya! Gülme artık!"

Rusya hıçkırıklara boğulmuştu ki yavaş yavaş susmaya başladı.

"Ayaklarından boy mu kiralıyosun Yıldız? Çok meraklıysan ben seni taşırdım sıkıntı yok. Ama şimdi sen alışamazsın oksijen fazlalığından bayılırsın falan."

Kaşlarımı çattım. Ellerimi göğsümde birleştirdim.

"Hoppala Yıldız kızdı bize. Tamam dur da seni uzatıyım."

Der demez. Beni bacaklarımdan tuttu ve çok kolaymış gibi omzuna koydu. Hala kızgın görünsemde kızgın durup tavır koymaya çalışıyodum.

"Cidden o kadar kısa mıyım? Çok kolay omzuna koydun beni."

"Şu an omzundasın. Yani bir şekilde tehit ediliyorum. Botlarınla bana zarar verebiliesin. Bu soruna sessiz kalacağım.

Ellerimi boğazına korydum.

"Botlar tek seçimim değil" dedim
"Tamam sana acıdım. Yıldız seni şu an için bağışlıyor Rus gopniği"

Şu an bizi görebilecek pek insan yoktu o yüzden belli bir yere kadar Rusyanın omzunda yolculuk yapacaktım.

"Havalar orda nasıl?"

Diyerek bir espiri yapmaya çalıştı.

Yanaklarını sıktım.

"Yanii... oksijenden ölmüş olmasaydım beelki cevap verirdim. Yıldız cevap vermeyi reddediyor."

Bu yanaklarla biraz daha oynayacaktım sanırım. Rusyanın gülüşlerini duyabiliyordum. Biraz böyle yürüdük. Sonunda evler ve sokaklar artmıştı. Ee haliyle insanlar da artmıştı. Önceden analştığımız gibi beni kuytu bir koşede bırakrı.

"Kızıl yıldız beni affeti mi bakalım" dedi biz yürürken.

"Hmm... Sana o ünlü triplerimden yapmak isterdim ama sana kıyamıyorum. O yüzden kendini şanslı say gezegenimsi ülke."

EEEYYYYY KRALINIZ GERİ DÖNÜ
Uwuwuwu
Ağh çok heyecanlıyım land olsun. Neyse bu bölüm iyi geçti. Sizce bol entrikalı oldun mu olmasın mı

Olsun lan salak mısın olm ( diyenler buraya )

Yok lan yeni depresyondan çıktım yiç bunları kaldıramam ( diyenler de buraya )

Weee ebet bölümün sonuna geldik ve ben diğeri ne zaman gelir bilmemek.

Kelime sayısı: 1086

Hadi bb keklerim uwu💙👌



○.•°Philopofobi°•.○Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin