"Hey, ağacı nasıl süslemezsin?!"
Jimin'e isyankâr bir şekilde bağırdığımda yüzünde ki yalandan olan hüzünü görmüştüm.
"Özür dilerim sevgilim, unutmuşum."
Deyince yumuşamıştım. Onu çok seviyordum..
"Tamam, gel beraber yapalım."
Jimin'in elinden tutup önümüzde ki ağaca yöneldik ve süslemeye başladık. Minik çam ağacımızın yanı-başında duran hediye paketlerine göz attığımda Jimin'in hesap sorar bakışları ile önüme döndüm..
O yanağımdan öpünce mimiklerim hafif yukarı kıvrılmıştı. Ağacı tamamen süslediğimizde ben koltuğa oturmuştum.
Yılbaşını burada yalnız geçirecektik. Birlikte geçireceğimiz ilk yılbaşı bu olacaktı..
Jimin'de yanıma oturunca saate bakmaya başlamıştım. 5 dakika kalmıştı yeni yılımıza.
1 dakika geçince yukarı kattan bir devrilme sesi gelmişti. Umursamamıştık. Yani ben umursamamıştım, Jimin gidip bakacağını söylemişti.
O yukarı çıkınca bende beklemeye başladım..
Ta ki,
Jimin'in o akıl almaz çığlıklarını duymuştum. Panik ile yukarı çıkmıştım. Onun göğüsünde bir bıçak vardı, yanında ise büyük bir gölge..