shyl555 ithafen....
İyi okumalar...
Kış olmasına rağmen hava o gün Asım'ın şansına açık ve güneşli görünüyordu. Ferman'ın keyfine diyecek yoktu. Topal bacağı ile bir sağa bir sola koşturuyor, onu sayıp gelen her misafirle sevinci katmerleniyordu. Kahvehaneden kiraladığı iskemleleri sokağın bir kenarına bıraktırmıştı oğullarına. Sardığı tütün sigarasını dudağının bir kenarına iliştirip kuruldu duvar dibindeki iskemleye. Gözlerini kısıp batan güneşe doğru bakarak sigarasının dumanını özgür bırakırken hafif hafif yağan yağmuru fark etti. Tanelerin yere düşmesi ile kaybolması birdi ama bu canını sıkmaya yetti. Gözleri iki dirhem bir çekirdek giyinen oğluna takıldı. Resmen evlilik sırası bana geldi diyordu hal ve hareketleri.
''Cemil!''
Oğlu ona bakınca gözleriyle gökyüzünü işaret etti.
''Rahat vermeyecek gibi. Hadi o dediğimiz branda gerin Bahattin ile.''
Cemil, hızlı adımlarla eve girdi. Annesini arayıp buldu.
''Eye, bawo diyor ki brandayı gerin.''
Ferze, oğul anası olmanın verdiği gururla, bugün yüzünde eksilmeyen gülücüklerle oğluna baktı.
''Git yap oğul. Kızdırma bawonu.''
''Eye yapacağım da branda nerede?''
Nerde olduğunu bilmediği için omuz silken Ferze'nin bedenini bir korku sardı. Bari bu iki gün kazasız belasız geçsin diye dua ede ede aramaya koyuldu. Cemil ile birbirlerinin ardında gezine gezine aradıklarını yeni gelin için hazırlanan oda da buldular. Cemil eline alır almaz hızla dışarı çıktı. Renkli naylon brandayı köy yerindeki gibi iki ucundaki iplerden evlerinin duvarına çaktıkları çiviye bağladılar. Diğer iki uç için ise sütun dikmek gerekliydi ama zemin toprak olmadığı için bir türlü sabitlenmedi. Ferman, yavaş yavaş artan kalabalığa fark ettirmeden yerinden doğruldu, oğullarının yanına gitti.
''Bir şeyi de ben demeden kendiniz akıl edin olmaz mı?''
''Durmuyor bawo ne edelim?''
Bahattin'in sert çıkışına karşılık Ferman kaşlarını çattı. Elini öne doğru uzatarak ''aha şu ipi uzat karşı evin duvarına çivi çak tak, diğer ucu da diğer eve!'' derken Mahir ile ailesi yanlarında bitti. Selamlaşıp yer gösterirken yanlarında ilerledi Ferman.
''Cemal efendi kendine layık görüp gelmedi demek ki.''
Meraklısı olduğundan değildi maksat laf olsundu bu yaptığı. Yine de Mahir'i zor durumda bırakmayı başarmıştı.
''Gelecekti de hava soğuk üşütürüm diye gelemedi.''
Ferman'ın ''Çocukları da mı maraz oldu onun gibi? Dikkat etsin de tavuk vebasına yakalanmış gibi art... '' arda verip ölmesinler diye sözünü tamamlamasına izin vermeyen Mahir şöyle bir dikleştirdi duruşunu. Ferman onun amca oğluna söz edecek en son adam bile değildi. Böyle bir sözü söyleme hakkını vermemişti kimse ona. Bugün mutlu bir gün olmasa en ağır dille karşılık alırdı da Mahir iyi niyetli bir adamdı. Kötüyle kötü olmazdı.
''O nasıl söz öyle? Adam hasta gelemiyor, onun olmadığı yerde çocuklarının ne işi var.''
''Kızma Mahir kızma. Dedim bari çocukları köylülüğü geç komşu diye yollasaydı. Yüz yüze bakıyoruz şurada. Bugünün yarını da var. Onun da çocukları evlenir elbet.''
Ferman'ın başını ağır ağır sallayarak söylediği sözlere karşılık gülümsedi Mahir. Cemal'in öne sürdüğü gerçek mazereti sahibine iletmesinin zamanı gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
Ficción GeneralGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...