Bölümü anlamanız için Sessiz Kabulleniş serisini okumuş olmanız önemli.
İlk bölümde karakterlerin çocukluklarından itibaren önemli sahneleri özellikle bir araya topladım. İlerleyen bölümler bu formatla yazılmayacak. Sadece geçmişi iyi anlayabilmeniz için bu seferlik böyle yaptım. Umarım kafa karışıklığına yol açmaz.
Aras'ın kitabı dediniz dediniz sonunda başladık! :)
●▬▬▬▬๑Günümüz๑▬▬▬▬▬●
Rüzgar, sanki aradığı bir şey varmışcasına hızlı ve sertçe esip geçiyordu sokakların arasından. Tenine dokunduğu her insan, hissettiği ürpertiyle üzerindeki kıyafete sıkı sıkı sarılıyor ve ondan korunmak için adeta birbirleriyle yarışıyordu. Kalabalığın hüküm sürdüğü caddeler teker teker yalnızlığa terk edilirken genç kız saçını savuran rüzgara aldanmadan arkasını döndü.
Duyduğu ses kulaklarına adını fısıldıyordu.
''Hanımefendi fırtına yaklaşıyor lütfen acele edin!'' diye kolundan çekiştiren adama aldırmadan yolun karşısına doğru koşmaya başladı. Biraz sonra karanlık sokağa doğru yöneldiğinde, yüzüne tokat atarcasına değen yağmur damlaları onu durdurmaya yetmiyor aksine daha da hırslandırıyordu.
''Lütfen geri dönün!''
Peşinden gelmeye cesaret edemeyen adam gerisinde durmuş öylece endişeli gözlerle genç kadının gözden kaybolmasını izliyordu. Muhtemelen bu geceden sonra kovulacaktı. Ancak yine de kendinde o kızın peşinden gitme cesareti bulamamıştı. Kaşları istemsizce çatılırken derin bir nefes verdi ve buradan sağ kurtulmayı diledi.
Genç kız sesin geldiği sokağa girdiğinde karanlık yüzünden önünü dahi göremeyecek haldeydi. Ancak duraksadığı an her ne olduysa bütün sokak lambaları aynı anda yanarak gözlerini kamaştırmıştı. Koluyla gözlerini kapattığında ışıkların dehşet verici parlaklıklarından ötürü etrafına bakamıyordu.
Olmaması gereken olmuş, gece kovaladığı gündüze yetişmişti. Gökyüzünde süren savaşta kazananın görevi kaybedeni yok etmekti. Karanlık aydınlığa baktı alayla.
''Neden kaçmadın?''
Duyduğu sesle irkilsede bunu belli etmemek için harekete geçmedi. Rüzgar hala sertçe esiyor ve uzun saçları geriye doğru uçuşuyordu.
''İstediğin benim, derdin her ne ise bu insanlarla değil benimle!'' diye çıkıştığında sesinde acı bir hüzün vardı.
Tam karşısında ağır adımlarla yürüyen kişinin kaba siyah botlarından başka bir şey seçilmiyordu. Kapatmak zorunda kaldığı gözlerini ne yazık ki açacak durumda değildi.
''Benden ne istiyorsun?'' dediğinde karşısındaki adamın dudaklarında şeytani bir gülümseme belirdi. Genç kız bu gülümsemeyi görmüş olsa belki de cesurca geldiği bu yerden koşarak uzaklaşırdı. Fakat ne yazık ki göremedi... Eğer görseydi o gülümsenin, gelecek olan felaketin habercisi olduğunu anlardı.
''Basit.'' dedi ve ekledi genç adam.
''Yok olmanı!''
Mavi gözleri bir okyanusun dibini andırıyordu o sıralar. Öylesine karanlık... Öylesine soğuk. Genç kadın yumruklarını sıkarak kolunu indirdi. Gözlerini hala açamasada, karşısındaki adama meydan okumaya kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neden SEN?
Fantasy"Neden gidiyorsun? Sana bu kadar kötü ne yaptım da beni bırakıp gidiyorsun!" dedi gözyaşlarına zorlukla hakim olarak. "Yapabileceğim her şeyi yaptım! Seni kendimden uzak tutabilmek için! Hayır... Hayır! Kendimi senden uzak tutabilmek için her şeyi...