TANITIM

9 0 0
                                    

"Omuzları beni kanatlarında taşıyabilecek kadar genişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Omuzları beni kanatlarında taşıyabilecek kadar genişti. Öyleki ben omuz çukurlarında sevilmeyi beklerdim. "

Genç adam krallığının onu sık boğaz ettiği sıkıntıları odasının kapısını kapatarak ardında bıraktı. Bunalmış ruhu, kapatılan kapının ardında kalmıştı sıkıntıları gibi.

Düşüncelerini, beynini daha fazla yormamak için savuşturdu ve kapının önünde duran ayaklarını, onu bir anne kucağı gibi saracak olan yatağa doğru ilerleti. Sonunda ulaştığı yatağın önünde durarak hızla üstündeki ceket ve gömlekten kurtulmaya çalıştı. Göğsünün çıplak kalmasıyla derin bir nefes alarak onu sıkan bu takımdan kurtulmaya başladı. Belindeki kemeri tokasından açarak pantolonunu da çıkardı, onları da ceketinin ve gömleğinin bulunduğu ölü denize attı.

Bedeninin rahatlamasıyla hızla o ihtişamlı bedenini yatağına sakladı. Ruhu süreceği bir kaç saatlik uykuya kendini bıraktı. Uyku onu katili olacağı kabuslara götürecekti. Bu sefer ki göreceği kabusu, anlaması gerekecekti.

Yavaş yavaş nefeslendiği o sarındığı yatakta, aldığı her oksijenin onu uykusunda bile sıkmasıyla solukları hızlandı. Bu yemin dolu bir kabusun kucaklarına düşmesinin habercisidi.

Kabusu onu parmaklıklar ardında sıkıştığı bir kafase koymuştu. Gözleri sıkıca bir bezle bağlanmıştı ve elleri önündeki prangaları sökmek istermiş gibi yapışmıştı. Tenine canını yakan, ne olduğunu bilmediği damlalar yağıyordu bulunduğu yerden. Bilinmezlik dudaklarını hiç açılmamak üzere dikmişti acı bir şekilde.

Genç adam içinde hissettiği yangınla kulakları sağır edecek çığlığı duydu. Yüreğinde harlanmaya başlayan alev, duyguğu çığlıkla bir ölüme götürecekti onu .

Acıya dayanıklı bedeni sessiz bir işkenceyi yaşıyordu bulunduğu kafesin içinde. Elinin altındaki prangaları vücudundaki güç kırıntılarıyla sıktı. Eliyle sıktığı demirler toz olup uçarken, elleri daha yere düşmeden kollarının arasına giren bedenle içindeki yabancı dürtüyle sardı kollarını o bedene. Sanki yıllardır hissettiği boşluk dolmuştu bir anda bu zarif bedenle.

Kollarının ardındaki zayıf beden küçük çığlıklar atıyordu. Ve o bedenden yükselen eşsiz kokuyu duyumsadığında feryat figan gökten bir yemin yükseldi, sağır olmaya ramak kala kulaklarına;

"Bugün burada bir nikah kıyıldı. Şahitler ruhlarını size hediye etti. Armağanlar kalplerinize işledi. İki melek bugün mühürlendi. Ve sen, gece gündüze dönüşürken, sen ona gideceksin. O seni güçlü gördüğün kanatlarıyla sarmalayacak. Bedenin senden izinsiz ona doğru kayacak, sen gizli bir izleyici olarak onu izleyeceksin. İzleyeceksin. Sen sadece ona kayışını izleyeceksin."

Bu sözleri fısıldayan o yaratığın sıcak nefesi, bu sancılı kabusta eğlendiği sesinin aksine acı kokuyordu. Ses ne bir erkek sesi ne de bir kadın sesiydi. Sözleri öyle içli, öyle eğlenen bir sesle fısıldıyordu ki, genç adam bir an unuttuğu acıyı tekrar hissetti iliklerine kadar.

Gördüğü bir kabustu. Yaşadıkları ise başlı başına bir işkenceydi. Yıllardır beklediği an bir kabusu gebe bırakmıştı rüyalarına.

Gözleri kapalı hissettiği bu kabusun içerisinde evleniyordu hiç bilmediği bir kadınla. Ve bu kabusun bir rüya olması gerekiyordu aslında. Çünkü yaşanan olay mutluluk verici bir olaydı ama genç adam hissettiği acılarla can veriyordu. Hissettiği acılar mutluluk vermiyordu.

Kollarındaki kadın bedeni üzerine yığıldığında bir anda, kalan son güçle kendini yere doğru bıraktı. Şuuru kapanırken kulaklarına "Evlendin Avir, kollarındaki Tanrıçanı sana armağan ettik sonunda. Hediyene sahip çık, onun hak ettiği hayatı ver ona ve kralığında nasıl yaşaması gerektiğini öğret. Artık evlisin, sana asıl gücünü bağışladık. Mutlu kal Fraq Avir İvanarç." diye fısıldadı o acı ses.

Genç adam göğsündeki ağrıyla nefes nefese uyandığında burnuna kabusundaki koku sızdı. Bir an hala gördüğü şeyin etkisinde kaldığını hissetti ama hayır bu koku gerçekten çok canlı bir şekilde giriyordu ciğerlerine. Kapalı gözlerini açarak ter içinde kaldığı gövdesini dikleştirdi yattığı yatakta. Koku kalbini sıkıştırıyordu. İçi kokunun kaynağını bulmak için yanıp tutuşuyordu. Bunun için hızla yataktan kalkıp kokunun en ağır geldiği bölgeye ilerledi yere bastığı ayaklarıyla. Koku en ağır banyodan geliyordu.

Ulaştığı kapıya başını dayadı. Yüreği öyle bir hızlı çarpıyordu ki kulvarlarında artık kokunun kaynağını bulup rahatlamak istiyordu genç adam. Kapı kolunu yavaşça açarak içeri sızdırdı adımlarını. Kapının açılmasıyla açılan lamba gözlerinin önüne bir resmi serdi öylece durduğu yerde. Koku tüm bedenini çepe çevre sararken bir an tökezledi ve katranla dolmuş küvete doğru hızla yürüdü.

Kokunun kaynağı tamda küvetten geliyordu. Adımları tamda küvetin dibinde bittiğinde, sonuna kadar açtığı gözlerini siyah suyun yüzeyinde gezdirdi. Ve içine sızan hissiyatla ellerini gece karası suya soktu. Avuçlarının içinde hissettiği yumuşak tenle endişe ve korku hızla o bedeni sarmasını sağladı kollarıyla. Gece karanlığıyla yarışacak sudan bedeni çıkarıp kucakladı. Kollarının arasındaki kadın bedenini tam incelemeden hızla banyodan çıkarak yatağının tam ortasına yatırdı. Yüreği bu sefer bir ferahlık bir acıyla kavruluyordu.

Göz bebeklerini diktiği ince belden ayırıp yıllardır yanıp kavrulduğu yüze çevirdi gözlerini. Fakat daha göz bebekleri o eşsiz simaya değemeden buğulanıp beyaz bir perdeyle örtüldü. Ve bedeni bir anda hissizleşerek yatağa devrildi. Sonrası zifiri bir karanlıktı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 21, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MERDUARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin