bir anda değişir her şey 1

736 84 49
                                    

Do Kyungsoo-şi'nin küçük masasında kucağımdaki yaşamımı güzelleştiren minik belam ile oturuyorum. Bana biraz çekinerek bakıyor çünkü, evet kalbimin içinde gezinebildiği için, ne halde olduğumu içimin nasıl sıkım sıkım sıkıldığını, endişeden dört bir yandan yandığımı biliyor.

Kucağımda bana doğru dönüp, "Ben senin oğlunum,  sen kendin demiştin bana, hiçbir şey beni daha az senin oğlun ve hiçbir şey de seni daha az benim babam yapmayacak."

En çok ihtiyacım olan şeyleri nasıl söylüyor, bu çocuk nasıl olup da her korkumu sakladığım kutulardan bulup da gözümün önünde sevgiye dönüştürüp kendine katıyor. Bir şeyi böyle çok sevmek mümkün mü? Bir şeyi böyle çok sevmek mümkün mü dedikçe o sevginin her gün büyüyüp durması nasıl mümkün olabiliyor peki?

"Baba, seni her zaman en çok seveceğim. Asıl kıskançlığı ben yapmalıyım, evlenen sensin. Dedemler birbirini çok seviyor, siz de öyle olun. Ama Junmyeon dedem, Yixing dedemi senden daha çok seviyor galiba, siz benden daha çok sevmeyin birbirinizi."

Ellerini çenesinin altında birleştiriyor, "Birini çok sevmek harika bir şey baba, sevmek harika bir şey çünkü. Ne kadar çok kişiyi seversen o kadar iyi. Sana ve kendime sevebileceğimiz yeni birini bulduk, ve o da sevebilmek için ikimizi birden buldu. Ne kadar şanslıyız."

Hülyalı bakışlarını bana çeviriyor. "Hem beni iki kişi birden seveceği için alacağım sevgi iki katı olacak, bunu inanılmaz baba." Neşeyle gülüyor.

"Birbirinizi benim kadar çok sevebilirsiniz, buna bir şey demeyeceğim."

Oğlum beni şaşırtmaya devam ediyor. "Bebeğim," diyorum. "Nasıl bu kadar olgun konuşabilirsin?"

Bana iyice yaklaşıp, ellerini ağzına sır verircesine koyuyor. Kyungsoo-şi'den sırrımızı o bize güvenene kadar saklamalıyız.
"Babacım." diyor minik dişlerini görebildiğim bir gülüş verirken. "Unuttun mu, ben sihirli bir bebeğim."

Saçlarını karıştırıp onun alnının ortasından kocaman öpüyorum. "Evet, benim oğlum bir mucize."

Biz kıkırdayıp gülüşürken Do Kyungsoo-şi elinde çok da büyük olmayan bir bavul ile çıkıyor odasından. Ak yanakları al al.

"Hazırım." diyor.

"Oh, o zaman anlaşmayı tamamlayalım da gidelim."

Her konuda anlaşmadan onu hayatımızın içine sokmak istemiyorum. Bu iki taraf için de tehlikeli.

Gelip karşımdaki sandalyeye oturuyor. Minseok ile tatlı tatlı bakışıyorlar. Minseok kucağımdan kalkıp masanın ortasına oturuyor, aramızda bir yerlerde ama birbirimizi görmemizi engellemeyecek kadar geride. Masadaki kurabiyelerden birini yakalıyor. Yavaş yavaş üçünü kemiriyor. Bal yanağına parmağımı sürüp, "Aşırıya kaçma babacım." diyorum. Başını uysal uysal sallayıp Do Kyungsoo-şi'nin getirdiği süte kurabiyesini daldırıyor.

Do Kyungsoo-şi "Karnı mı ağrıyor sonra?" diye soruyor.
"Yok." diyorum gülerek. "Duvarlara tırmanmaya çalışıyor."
Dalga geçtiğimi sanıp yüzü düşüyor Do Kyungsoo-şi'nin.
"Dalga geçmiyorum." diyorum telaşla. Minseok uykulu bir şekilde gülüp, "Evet babam doğruyu söylüyor." diyor.
"Çok şekerli yiyince enerji çatlaması yaşıyorum. Bir keresinde babam ile ömürcek adamcılık oynamıştık bir gece boyunca. Çok eğlenceliydi tabii ama o sabah uyanamadığımızdan okula gidememiştim. Çok komikti değil mi baba." Bana bakıyor ve sol elinin işaret parmağı ile sağ yanağımı dürtüyor. Parmağına bir öpücük konduruyorum.
"Ama şu an hiç halim yok zaten baba, bu akşam yoruldum birazcık." Ah, doğru. Saat neredeyse dokuz. Uyku vakti yaklaşıyor.

"Ah, öyle mi?" diyip çekingence susuyor Do Kyungsoo-şi.

"Utangaç olunca çok şirin oluyorsun." diyor Minseok Do Kyungsoo-şi'ye.

Do Kyungsoo-şi onun karnını parmak uçları ile gıdıklıyor biraz. Minseok kilit kıkır gülüyor, sallanan bebek dişlerini ortaya çıkararak. Canım yavrum.

Minseok haklı. Kyungsoo-şi çok tatlı davranıyor ona.

İkiliyi rahatsız etmemeye çalışarak, "Uyku vakti geliyor beyler." diyorum. "Hadi işimizi bitirip yatmaya gidelim."

Kyungsoo-şi bana bakınca, "Minseok'un uyku vakti malum." diyorum. Başını sallıyor. Kollarını Minseok'a uzatıyor. Minseok onu ikiletmeden onun kucağına gidiyor. Bu çocuk bu adamı neden bu kadar seviyor?

Minseok'u kucağına oturtup, başını kalbinin oraya yaslıyor. Sırtını sol eli desteklerken bacaklarını sağ eli ile tutuyor. Minseok rahatça kucağına yerleşiyor ve elini onun göğsüne bırakıyor. Gözlerini kapatıyor. İlk andan nasıl bu kadar iyi anlaşıyorlar ki? Ama kıskançlığım bile gölgede kalıyor çünkü birlikte çok güzel görünüyorlar. Bu güne kadar sadece benim kollarımda uyumuş olmasının önemine bir şey olmadığını fark ediyorum. Oğlum güvenecek yeni birini buldu sadece. Oğlum yaşına rağmen haklı. Ne kadar çok kişiyi sevsek o kadar iyi çünkü sevmek harika bir şey. Oğlumu bu güzel şeylerden istemesem de mahrum ettim çünkü ben bir noel babayım ve kuzey kutbunda yaşıyoruz. Son bir senedir buraya gidip gelsek de sırlarımız yüzünden hayatımıza insanları alamıyoruz. Yüzeysel kalıyor ilişkilerimiz. Minseok bu yüzden bir aile istiyor. Bu şekilde diğerleri gibi normal olabiliriz. Bu şekilde hayatımıza insanlar alabiliriz. Sadece yedi yaşında bunları bilinçli bir şekilde düşünmese de biliyor ve hissediyor, hisleri ona yön veriyor ve işte buradayız.

Gözlerim çoktan doldu, galiba yaşlanıyorum.

Do Kyungsoo-şi bana gerçekten çekingence bakıyor. Ama Minseok'a sardığı kollarını geri çekmiyor. Minseok'u ondan almandan korkar gibi.

"Korkmayın." diyorum ona.

"Elimde değil." diyor. Gözlerinde endişe var. "Bir rüya gibi. Kim bir anda bir aileye sahip olabilir ki? Ben de böyle harika bir çocuğa."

"Bu sadece sizin dileğin olsaydı gerçekten oğlumu paylaşmak konusunda sıkıntı çıkarırdım." diyorum ona samimi bir şekilde. Bu aramızdaki ipleri gereceğine ortamı yumuşatıyor, gülüşüyoruz.

"Peki başka ne var ki?" diyor.
"Minseok bir aile diledi. Sizinle aile olabilmeyi diledi." Gözleri şaşkınlıkla açılıp Minseok'a şaşkınlıkla bakıyor.
Gözleri doluyor. "Ah, ağlamamalıyım. Gerçekten ağlamak istemiyorum." diyor. Minseok o an gözleri kapalı olsa da elini uzatıp Kyungsoo-şi'nin yanağına koyuyor. "Ağlamak kötü değil. Hele de aile içinde. Kendini tutma."

Do Kyungsoo-şi onun elini tutup öpüyor.
"Uyumamış mıydın sen?" diyorum ona.
"Do Kyungsoo acuşşinin kalbi çok sesli gümbürdüyor, uykumu yakalayamadım." Gülüyoruz hep birlikte. Tebessümlerimiz yüzümüzde asılı kalmışken, "Bu arada," diye söze başlıyor minik adamımız uykulu sesiyle, "birbirinize siz demeyi bırakın artık, aile olacağız biz, ailelerde resmiyet olmaz."

Gözleri kapalı da olsa komutanımızı başımızla onaylıyoruz. "Evet, efendim."

Kıpırdayıp, "Hayıııır," diyor. "Bana bebeğim diyebilirsiniz."
"Hadi MinMin," diyorum ona, "Yakala uykunu benim güzel oğlum."

Beni onaylayıp, yerine yerleşiyor. "Acuşşi," diyor fısıltıyla, "babamdan daha ufaksın. Ama yine de kucağın çok rahat. Tatlı olan her şey gibi kokuyorsun hem."

****
Devam edecektim ama aşırı feelsten bir acaip oldum.

Allahım Kim Minseok'a benzeyen çocuk ver bana yarabbim.
Amin demeden geçmeyin de şansım artsın. Öpüyorum.

İki gün önce yazmıştım üst tarafı bugün bir yerlerde Jongdae'ye benzeyen bir bebeğim doğacağı haberini aldım dpdkeşleşele ne diyebilirim ki hayırlı olsun assslanım

Bu kurguyu sevin lütfeeeeen
Gölge
13.01.2020
Sevgilerimle

What I Want for Christmas "kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin