Sırrın Gerçeği -Bölüm 1-

6 0 0
                                    

Çok küçüktüm, hayal meyal hatırladığım şeylerin gerçekmi yada hayal ürünü olup olmadığını bilemiyorum. Ama o zamanlarda anlatılan bazı hikayeler karnımda küçük korku kıvılcımların olduğunu bugünmüş gibi hatırlıyorum. Bize denilenlerin bizi korkutmak için mi söylenirdi bilmem ama şuan bunların gerçekleştiğine dair hislerim nedense "Bu o olabilir mi" dememe neden oluyor. Televizyonun sesi açık ama ben küçüklüğümde yaşıyorum şuan. Titrek elin kumandayı salladığını görebiliyorum. Sanki kumanda canlanmak istercesine titremesi. Korkunun varolmamış ama gerçekliğindeki hissi tarif edilemiyecek boyutda olması havadaki sıcaklığın sanki bir anda yükselmesine neden oluyordu. Televizyon yayınları adeta kaçıyorlardı. Son yayınları belli, çünkü sadece stüdyo yayında. İnleyen bir ses. Sadece ses kalmıştı yayınlarda. Korkudan kaskatı kesilmiştik. Birbirimize dahi bakamıyorduk. Olayın bu denli hızlı gelişmesi beyinlerin algı boyutunu sonsuzluğun içinde bırakmış ve terk etmişcesine düşünmeye çalışıyorduk. Sessiz bir ses tonuyla seslendim;

"Kala napacağız şimdi?" 

İnanılmaz! Bu denli ruhsuz oluşunu hiç şahit olmamıştım. Ben düşünebiliyorum? Hızlı hareket eden sadece beynimin içindeki düşünceler. Bedenim ise orda yok gibi. Boğazımı temizler cesine kırışık bir sestonuyla tekrar seslendim;

"Kala sana birşey sordum lütfen kendimize gelelim!"

Korkmuş gözleriyle yavaşça ağzını açışı, dudaklarının birbirine yapışmışlığı adeta kanı bedeninde değilmişcesine bembeyaz yüzü bana bişiler söylicekmiş fakat söyliyeceği şeyin hangi kategoriye girdiğini bilmiyor onu kafasında arıyormuşcasına geveleyerek;

"Kardeşim, ben aslında şeyy..."

Gevelemesi beni düşündürdü ve bi anda;

"Kala! Kardeşim, biran önce burdan gitmeliyiz. Ailemizin yanına gidip onların iyi olup olmadıklarına bakmalıyız."

Gevelemesi biraz kesilmiş ve biraz daha mantıklı bir şekilde cevap verdi;

"Evet, burdan biran önce çıkmalıyız."

Sanki ömür boyunca bu lafı söylemeyi bekliyordu. Bu kadar hızlı toparlanması benim aptallamama sebep olmuştu. Beynim vücuduma girmesini bekliyordum. Kala okadar hızlı toparlanıyorduk korkudan iyice sersemlemiştim.

"Kala, sakin ol kardeşim. Bana hiç yardımcı olmuyorsun."

Sinirli bir şekilde çantasını kavradı ve ayağının dibine atıverdi. Çantanın çıkardığı ses biranda o boşluktaki sesi tekrar getirmesine neden olmuştu. Kala artık korkmuyor gibiydi fakat korktuğu uzun saçının son ucundaki kırıklarından bile belli oluyordu. Titreyen sesi ve yeni beyaz ten rendi ile bana döndü ve "Artık neye ihtiyacımızın olduğunu bilemiyorum Malik?" diye seslendi. Onu sakinleştirmek istiyordum fakat asıl sakin olmayan bendim. Öyle bir enerji hissediyorumki beni bıraktıklarında hiç durmadan dünyayı dolaşabilirdim aralıksız. Evet dünya! olan şey buydu. Yıllarda bize söylenenlerin nasıl gerçek olabilirdi. Yoksa yine bu diğer devletlerin bizleri korkutmaları için yaptıkları bir oyun muydu. Hayır bence değil Malik! İnsanlar kaçıyor. Bukadar korkutacaklarına inanmıyorum. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 19, 2014 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Dark Side of The MoonWhere stories live. Discover now