Lise bitmişti tabi sınavlarımda bitmişti. Reşit olmuştum . Neyi bekliyor derken zamanının geldiğini söyledi. Sustum . Bunu bekledim ben yıllarca. Hiç bir amaç için doğduğunu hissettin mi? İşte ben hissettim. Her şeyi yakabilecek yıkabilecek potansiyeldeydim bunun için. Ve hakettiğim konuma geliyorum bugün. Her zamanki gibi beşte kalktım ama bugünkü beş farklıydı sanki. Güneş sanki benim zaferimi müjdelemek için doğuyordu. Bugün herşeyin bir anlamı varmış gibi geliyordu.Duşta başımdan süzülen soğuk sular bile benimle konuşuyordu sanki , yapmam ve yapmamam gerekenleri fısıldıyordu her damlasında.
Yapacaklarımı bilmiyorum ama yapmayacaklarımı biliyordum. Hata , işte yapmamam gerekenler listesinin başı. Hadi Eyşan bu şans bir imparatorluğun başlangıcı olabilir.-"Eyşan hanım kahvaltınız hazır." İşte başlıyorduk.
-"Geliyorum." Salondan gelen konuşmalara bakılırsa konu ben ve geleceğimdi. Babamın tereddütlü sesi ve annemin bıkkın sesi konuyu açıkça belli ediyordu. Neden bir kere de o kaybettikleri kadar bana güvenemiyorlar? Doğduğu gün bu işi ona vermişlerdi. Küçücük bir bebek sırf erkek olduğu için geleceğin patronu olacaktı. O artık yok , peki şimdi bu güvensizlik neydi, Aslında cevap basitti ama bunu cevaplamamla kendime olan saygımı sarsmam eş değerdi.
-"Babacım neyi bilmiyorsun? İstersen cevap bulurum." Tebessüm etmesi iyiye işaretti. Yani vazgeçmeyecek. Zaten bu saatten sonra vazgeçemez. Ama annemin bakışlarını tartarsak ortada bir problem vardı.
-"Babanla biz senin daha küçük olduğunu düşünüyoruz Eyşan" ,demişti. Şaka mı bu? On sekiz yaşındayım onun her dediğini yapan altı yaşındaki velet değildim. Hakkımı kimse alamaz!
Ama daha önemlisi bunu bana söyleyen annemdi ne büyük ironi ama.
-"Haklısın anne. On sekiz hamile kalmak ve babasının ortağının oğluyla evlenmek için uygun bir yaş ama babasının şirketlerinin birine sahip olmak ve yönetmek için küçük bir yaş."
Ortamın havasını bozan laflarım ve babamın kahkahasından sonra annem hiçbir şey demedi. Bu sefer çok kötü yıkmıştım onu. Babamın alaycıl kahkahasıysa onu yerle bir etmişti. Ağzını açıp bir şey söyleyecekti fakat sadece kahvesini alıp odasına çıktı. Ağrına gitmişti dediklerim ve söyleyecek binlerce lafı olabilirdi. Ama ne denirdi ki doğrular karşısında? Bazen susmak cevap değil sessiz, çaresiz, zavallı bir kabulleniştir . Bu da o anlardan biri. Bazen ona üzülüyordum ama mazi engelliyordu insanlara duyduğum duygulara.
-"Baş başa kaldık gene. Bunu istemiyorsan az önceki tavrını değiştir. Çok açık konuşuyorsun. Patavatsız mısın peki? Hayır dobrasın. Bu iyi bir durum mu? Evet yani yerine göre çok iyi. Ama bu özellik kartları açık oynamana neden oluyor ve bazen iş dünyasında bir yılan kadar sinsi olman gerekir Eyşan. Bunu baba nasihati olarak değil ünlü iş adamı Altemur Keskinin hayatta kalma tavsiyesi olarak algıla."
Tehditvari bir tavsiye. Dürüst , dobra insanların ömrü kısa olur demenin başka bir yolu. Bunu babamın demesi iyi oldu babam değilde başkası deseydi diyen kişiye laflarını yedirirdim. Ama karşımda Altemur Keskin vardı.
Eğer karşınızdaki bir Keskinse dikkatli olmanız gerekir çünkü çok acımasız ve duygusuz olabilirler. Ama karşınızdaki Altemur Keskinse dikkat yetmeyebilir. Altemur Keskinle yaşayan bir insan her zaman ölüm ve tehlikeyle burun buruna olacağını bilir. Kısacası biz tehlikeliysek Altemur Keskin tehlikeydi.
-"Tavsiyene ihtiyacım var mı bilmiyorum lakin bu işte senden daha iyi olabileceğimi biliyorum Altemur Keskin." Babamla eskiden ilişkimiz lise arkadaşlıkları gibiydi; samimi ve candan. Şimdiyse iki iş arkadaşı , ortak gibiydik; kar çıkar ilişkisine dayanan bir dostluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAK
AdventureSessizlik adeta çığlık olmuştu. Dünya sanki daha hızlı dönüyor , sahne ışıkları bize dönüyordu. Aşk avarelikti aşk delilikti aşk çılgınlıktı . Ne farkeder? Ben çıldırdım zaten... Aşk bu kurak topraklara geldiğinden beri yağmur yağıyordu. Herkes s...