Kış ayının soğukluğu odanın hafif aralıklı camından içeri kendini soktuğunda, odadaki yoğun duygu, soğuğu dışarı atmıştı. Duygu odayı sararken klimaya gerek bile yoktu. Genç adam yine kendini geriye yaslamış, anlatırken gözünü bir noktaya kilitlemişti. İki elini kucağına koymuş, parmaklarıyla oynuyordu. Ünsel yanağını eline yaslamış öylece onu dinliyordu. Ama, bunları anlatanın Kerem olduğuna inanmakta biraz güçlük çekiyordu. İki Kerem vardı onun için. İlki, Zeynep'in anlattığı Kerem'di. O duygusuzdu, değer vermeyi bilmezdi. Kilitliydi ve insan sevmezdi. İkincisi, masum bir genç adamdı. Yaşadığı ağır yüklerin altında ezilmiş bir genç adamdı.
"Babamın bu zamana kadar kız kardeşimle bana öğrettiği tek şey, yaptıklarımızdan ders çıkartmamız için acı çekmemiz gerektiğiydi. Çünkü ancak o zaman akıllanırdık. Babama göre eğer ders çıkaracaksak o acı ruhsal olsun, fiziksel olsun çekilmeliydi."
"Itır? Ona da zarar verir miydi?"
Hüzünlenerek "Verirdi." dedi. "Onun çektiği acı ruhsaldı. Bana yaptığını ona izlettirirdi. Annem, babamdan dayak yerken sessizce merdivenin başında oturur, sesini çıkartmadan ağlardı. Gözlerini kapatırdım görmesin diye. Odasına çıkartmak istemesem de inatla çıkmazdı odasına. Bazen olurdu ki, annemi kurtarmaya bile çalışırdı babamın elinden. Annemden dayak yese de yine ayrılmazdı dibinden." Kaşlarını çatarak sordu.
"Dilruba kızını dövüyor muydu?"
İç çekti. "Babamdan alamadığı hıncını bizden almak isterdi. Dövmek için sebep arardı. Sebep yoksa da bir şey bulurdu o. Bunun zararını en çok Itır görürdü. Annemin bana el kaldırması yasaktı. Babam erkek olduğum için ve iş konusundaki varlığım için annemin beni dövmesine izin vermezdi. Ama annemin bana neler yapmak isteğini bir ben bilirdim. Duygusuz muygusuzdu ama bana baktığında gözleri alev alırdı. Gözleriyle döverdi beni. Bana vuramadığında Itır'a vururdu." Babasının olduğu kadar annesinin de ciddi sağlık probleminin olduğuna kanaat vermişti Ünsel. Çocuğunu dövmek... Dövmek için sebep aramak... Doğurduğun, büyüttüğün öz çocuğuna düşman olmak... Bu kadında bir şeyler vardı.
"Annen sana karşı neden böyleydi? Bir fikrin var mı?"
"Babamın istediği gibi bir varis olduğumda babamı mutlu etmiş olacaktım. Yaşadıkları için annem, babamın mutlu olmasını istemiyordu."
Emin konuşuyordu. "Şahit mi oldun, kendi düşüncen mi?" Kerem başını salladı. "Annemi ara ara kendi kendine konuşurken görürdüm. Karşısında biri varmış gibi el kol hareketi yapardı, ona bir şeyler anlatırdı. Kendi kendine kaç defa 'onu da kıymetli çocuğunu da öldüreceğim, hiçbir zaman istediği hayatı yaşayamayacak' dediğini kulaklarımla duydum."
Kendi kendine konuşuyordu... Karşısında birini görüyordu... Ünsel burun kavisini baş işaret parmağı arasında sıktığında hastalığının ileri derecede olduğunun farkında ve ne hastası olduğunu bulmuştu.
Paranoid şizofreni...
Tüm belirtilerini taşıyordu. Halüsinasyonlar... Davranışlarda bozulma... Düz duygulanım yani duygularını belli edememe...
"Bir gün annem yine babamdan dayak yemişti. Onu kurtarmak isterken gözleriyle uzaklaştırmıştı beni kendinden... Ondan yaklaşık iki ya da üç saat sonra annemin kapısının önünden geçerken sesler duydum... Tek taraflıydı. Hep annemin sesini duyuyordum. Kapı aralıktı... Merakla başımı kapıdan içeri uzattım. Annem aynaya bakıyordu ve ko... konuşuyordu... 'İkisini de öldüreceğim.' diyordu. O gün anladım annemin hasta olduğunu. Annemin şizofren olduğunu ve senin de anlattıklarından onun hasta olduğunu anladığını ve bana çaktırmamaya çalıştığının farkındayım. Ama... Ben..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣LAVANTA KOKUSU♣
Teen Fiction🍁🍁🍁 Lavanta Kokulu'm diyordu ona, değil mi? Lavanta, aşkın kokusuydu. Genç kadın onu bir zamanlar seviyordu ama şimdi, bilmiyordu... Onu kendinden korkutarak soğutmuştu. Şimdiyse, ondan onu tekrar sevebilmesini nasıl isterdi ki? Kadın ondan vazge...