Kitapçıyı kapatmaya dakikalar kala işlerimin bitmesine de az kalmıştı. Bayan Malia çıkmadan beni fırtına olabileceği konusunda uyarmıştı ve yanımda şemsiyem olsa bile çok şiddetli olacağı için bugün erken kapatmamı söylemişti. Bense sorun olmayacağı konusunda ısrar ederek son dakikada açık olacağımızı düşünerek gelebilecek insanlar olduğunu ve uyarı yapmadan onları böyle bir duruma sokmamızın doğru olmadığını söylemiştim.
"Genelde kapanmaya yakın kimse gelmez canım." Başkası olsa imalı bir şekilde bu cümleyi söylerdi ama o yumuşacık gülümsemesi ile gözlerime bakarak gayet masum bir şekilde söylemişti.
Ben bir şeyler söyleyecekken o devam etti.
"Bir kişi dışında. Onun son dakikalarda geldiğini söylemiştin değil mi?"
Kafamı sallayarak onayladığımda "anlıyorum," demişti. Yüzündeki silinmeyen gülüşü ile taba rengi paltosunu giymiş, sütlü kahve atkı ve beresini takmıştı. Deri eldivenlerini taba rengi çantasına koyarken son olarak masadan siyah puantiyeli şemsiyesini almış ve bana dönmüştü.
"Dikkatli ol sen yine de Jackson ve bir sorun olursa beni aramaktan çekinme."
Son kez gülümseyip çıkışa doğru yürürken derin bir nefes vermiştim.
Birçok şeyi anlamasına rağmen insanların özeline karışmayan, düşünceli ve çok tatlı bir patronum olduğuna her gün dua ediyorum.
Aslında boşuna kalmışım gelen giden yok. Tamam, itiraf ediyorum sırf o gelir diye bir saat fazla kalmak gözüme zor gelmemişti. Ama ben buradan çıktığımda yağmur başlarsa o zaman belki pişman olabilirdim. Neyse yapmayarak aklımda kalıp pişman olacağıma bu şekilde olurum daha iyi.
Son 10 dakika kala artık işler bitmişti ve bende içerdeki odadaki şalterlerden ışıkları kapatmıştım. Bugün fırtına var ne de olsa, önlem almak lazım. Montumu ve beremi takıp elimdeki anahtaları zıplata zıplata son kez etrafa göz atmıştım. Dışarı çıktığım an sert rüzgar yüzüme vururken bir an önce kilitleyip gitmek istiyordum. Sadece 1 saniyede yediğim rüzgar içime işlemişti şimdiden.
Kapıyı kilitlerken üstüme bir gölge düştüğünde yavaşça arkamı dönmüş ve onun dibimde oluşundan dolayı aklım yerinden çıkmıştı. Korkudan sıçrayarak arkamdaki kapıyı sırtım yapışırken istemsizce söylendim.
"Tanrım, sen neden sürekli beni korkutuyorsun," diyerek saygı çerçevesini bıraktığımda yapacak bir şey yoktu. Korkudan dilimin ayarını kaçırmıştım.
Bu durumu pek takmadığını yüzündeki minik sırıtıştan anlamıştım.
"Bu kadar çabuk yüreği hoplayan bir insan olduğunu nereden bilebilirim?" Tek kaşı kalktığında benim durumumla eğlendiğini anlayabiliyordunuz.
"Gecenin karanlığında arkasında aniden biri belirince herkes korkar." Kalbimde olan elimi indirip cebime sokmuş, burnumu havaya dikerek konuşmuştum. Nereden geldi bu cesaret, inanın bilmiyorum..
O ise 'tabi tabi' dercesine kafasını sallamıştı. Daha sonrasında "kapandı mı," diyerek kitapçıya baktı.
"Evet."
Kolundaki saate baktığında kaşları çatılmıştı. "Daha 5 dakika var?"
"Evet, ama kimse gelmediği için kapattım. Bayan Malia daha erken kapatmamı istemişti aslı-"
"Bayan Malia?"
"Patronum."
"Her neyse. Yine de erken kapatmanız etik değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?