eighteen: car travel

6.3K 677 429
                                    

Sadtown, Oliver Ignatius & Ezra Miller

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sadtown, Oliver Ignatius & Ezra Miller

Yağmurlu havalardan hoşlanmazdım. Islanmış toprak kokusuyla huzur bulan, pencereden elindeki buharı tüten kahvesiyle yağmuru izlemekten keyif alan o insanlardan biri olmamıştım hiçbir zaman. Gri gökyüzü beni karamsar düşüncelere iter, modumu düşürür ve bir sebebi olmasa dahi içime anlamsız bir korku bırakırdı.

Bardaktan boşalırcasına yere düşen damlalar, istemsizce suratımı buruşturmama sebep olduğunda perdeyi sonuna kadar çektim ve odamın loş bir karanlığa bürünmesine izin verdim. Yalnızdım, her zamanki gibi annem evde değildi ve benim onun nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Umursamıyordum zaten, onu görmemeye alışkındım ancak şu an öyle boğulmuş gibiydim ki, evde birinin varlığını hissedememek ve yapayalnız olduğum gerçeğini kabullenmek incitiyordu.

Karakterim gereği normalde bu kadar derin düşünen ve pek duygusal biri değildim fakat dediğim gibi, bu havalar beni melankolik birine çevirirdi ve ben her zamankinden daha çok düşünür, kafamda kuruntu yaptığım karamsar hayallerle bir dağ oluşturup kendi kendimi daha çok üzerdim.

Soğumaya yüz tutmuş kahvemi alıp odadan çıktım ve oturma odasına doğru ilerledim. Kafamın dağılmasına ihtiyacım vardı ve ne kadar işe yaramayacağını bilsem de, televizyondan medet umarak bir şeyler izlemeye karar verdim. İçimde anlamsız bir sıkıntı vardı, nefes almamı dahi güçleştiriyordu bu his ama bunun sebebini sadece yağmurdan nefret ediyor oluşuma bağlayamazdım elbette, düşüncelere boğulmamın bir diğer nedeni de hiç şüphesiz Taehyung'du.

Dün gece birlikte arabanın içinde uyuyakalmıştık. Birbirimizin gözlerinin içine bakmıştık ve tuhaf olan şeyse, içinde bulunduğumuz durumun aslında oldukça anlamsız olmasına rağmen normal ve iyi hissettirmesiydi. Ne yaptığımızı kendi içimde sorgulamıştım, bunu inkar edemezdim ama bakışlarımı ondan çekemeyecek kadar yorgundum ve bir o kadar da kalbimin deli gibi atmasına sebep olan heyecan öyle tatlı gelmişti ki bana, soruları sonra düşünmek için bir kenara itmiştim.

Ve işte şimdi, o ertelediğim sorularla baş başaydım. Taehyung sabaha karşı bir saatte, benden önce uyanmış ve beni eve bırakmıştı. Pek bir şey konuşmamıştık, ikimizde epey uykulu ve halsizdik çünkü. Sadece ona beni bıraktığı için teşekkür etmiş ve eve girmiştim, daha sonra okula gitme fikrini kafamdan tamamen silerek kendimi yatağa bırakmış ve saatlerce uyumuştum. Pencereme vuran sert damlaların sesi beni uyandırdığından beri de düşünüyordum işte, bu boş ve bunaltıcı günde yapabilecek daha iyi bir işim yoktu zaten.

Taehyung'a her zaman dengesiz tavırları yüzünden kızıyor olsam da esasında, benim de ondan pek bir farkım yoktu. Ondan hoşlanmadığım, hatta ona çoğu zaman sinir olduğum halde dün gece onu öpmek istememin mantıklı bir açıklaması yoktu. Alkol yüzünden bahanesine sığınamayacak kendimde olduğumu biliyordum, belki biraz çakırkeyftim ama kesinlikle bunu bir bahane olarak kullanamayacak kadar ayıktım. Onu gerçekten öpmek istemiştim, bunun yanlış olduğunu bile bile onun dudaklarının hissiyatını merak etmiştim. Zihnimdeki ve özellikle kalbimdeki bu karmaşaya anlam veremiyordum.

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin