"Ne 'ne oldu'? N'olmuş ki bana?" diyerek Asmin'in moraran gözümü demek istediğini anlamamış gibi yaptım ve sağa sola bakarak bakışlarımı kaçırmaya başladım. Çok fena yakalanmıştım."Ezman gözün diyorum... çok fena görünüyor. Kim yaptı bunu sana?"
Elimi mor gözüme götürerek "Ha... o mu... o gerçek değil makyaj makyaj," diye geçiştirmeye çalıştığımda iç sesim yine ortaya çıktı.
"Bari doğru düzgün bir yalan atsaydın oğlum, bu yalana çocuk bile inanmaz."
Cidden ya daha iyi bir yalan mı yoktu? Asmin'in buna inanmasını bekleyemezdim değil mi? İnanmamıştı da zaten. Kollarını göğsünde bağlayarak yeşil elmaslarını sorgulayarak bana diktiğinde o an aklıma ilk gelen en mantıklı yalan "Şaka şaka arabanın kapısına çarptım," demek oldu.
Herhalde bu yalanım da onu pek ikna etmemiş olacak ki gözlerini kısarak "Demek arabanın kapısına çarptın?" diye sordu tutukluyu sorguya çeken memur edasıyla.
"Oğlum kimi kandırıyorsun sen, Maşallah zehir hafiye gibi bir kız bizimki?"
"Nerden bizim oluyor hain iç ses o sadece benim," diye geçirirken içimden Asmin sorgusuna devam etti.
"Niye çarptın? Kör müsün sen?!"
"Kör Vallaha... sana kör kütük aşık bizim oğlan."
Evet kör kütük aşıktım ona. Sevdiğim kadının gözlerine değdirdim bakışlarımı.Ne vardı sanki bana birazcık o eskisi gibi baksa. Yeşillerine yıldız karışsa mesela. O yıldızlar yine benim için parlasa.
"Körmüşüm..." dedim iç geçirerek. "Seni daha önce görmediğim için körmüşüm meğer..."
Söylediklerim onu rahatsız etmişçesine bakışlarını benden kaçırarak yataktan kalktı. "Konumuz bu değil," dedi düz bir ses tonuyla. "Ben sana gözünü sordum."
"Ben de cevap verdim," dedim aynı tonda. "Senin sevgini görmeyen gözlerimin arabanın kapısını görmemesi çok normal," diye ekledim ardından.
Dudaklarını birbirine bastırarak sahte bir tebessüm sergilerken başını hafifçe olumlu bir şekilde salladı. Buna da inanmamıştı.
"Hıhı... ben de yedim," dedi alaycı bir ses tonuyla. Sonra sesini yükselterek "Ne kapısı be! Basbayağı yumruk yemişsin işte gözüne. Kim yaptı bunu sana, doğru söyle!" diye çıkışırken ayağını sertçe yere vurdu.
"Yalan söylemeye devam edersen diğer gözünü de Asmin morartacak... bak demedi deme!" diyen iç sesim haklıydı. Şu an karımın koyulaşan yeşilleri beni zehirleyecek gibi bakıyordu. Dayak ye bir de gel üstüne karından azar işit. Adaletin bu mu dünya?
Elimi yüzümde gezdirerek anlaşılmayacak bir şekilde "Dayak yedim," diye mırıldandım.
Asmin doğru duyduğunu tescil etmek istercesine "Ne yedin ne yedin?" diye sorunca sesimin tonunu yükselterek "Bok yedim!" diye atıldım. Karımı o otel odasında terkederek dünyanın en pis bokunu yemiştim. Ben aslında bu dayağı haketmiştim. Evet evet haketmiştim. Asmin'e yaşattıklarımın kefaretini ödüyordum belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...