2. Bölüm

158 22 323
                                    

2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


2. Bölüm: Kırmızıyı severim bilirsin

En çok da yeşili...

*****

"Neredesin! Allah kahretsin neredesin!" Bir yandan gözlerimden süzülen yaşları silmeye çalışırken bir yandan da kocaman odanın her köşesinde onu arıyordum. Odama girdiğim an beni karşılayan yokluğu gösterip de vermemek gibiydi. Hani çocuksunuzdur, sizi kandırmak için şeker gösterirler. Siz o şekere kanarsınız ama asla şekeri size vermezler. Şuan durumum tam olarak böyleydi. Doğum günümü mutlu geçirmem için aşağıda bana kendini göstermiş, odamda bekleyeceğini söyleyip beni kandırmış ve sonra da yok olmuştu.

"Neredesin!" dedim makyaj masamın üzerindeki takı kutularından birini açarken. Gördüğüm yokluk sinirimi yatıştırılmayacak seviyeye getirdiğinde elimdeki kutu odamdaki boy aynasının camını paramparça edecek şekilde fırlayıp gitti ellerimin arasından. İçindeki küpeler yere bir bir dağılırken tatmin olmamışçasına etrafıma bakındım.

"Neredesin! Söz verdin! Allah kahretsin neredesin!" Elime geçmiş parfüm şişesi tam pencerenin önünü bulacaktı ki kapının aniden açılmasıyla yerimde sıçrayarak iki adım geri gittim. Bacaklarım bile rotasını şaşırmış şekilde sendelerken kalbimin nasıl karşımda duran ayna gibi paramparça olduğu, beynimin nasıl ayrı yerlere fırlamış küpeler gibi dağıldığı apaçık ortadaydı. Aynada kalan küçük cam parçasında gördüğüm yansımam kumral saçlarımdaki renkli tel tokaların saçlarımdan nasıl ayrılıp yere düştüğünü, kalanların nasıl benim hayata tutunmaya çalışmam gibi saçlarıma tutunmaya çalıştığını gösteriyordu. Mavi gözlerime tutunan yaşlar ise benim nefessiz kaldığım noktaydı. Bir insan denizin içinde nefes alabilir miydi? Ben de tam şuan boğuluyordum gözlerimin içinde. Bir askısı omzumdan düşen siyah elbiseme takıldı daha sonra gözlerim, ardından da kırmızının en güzel tonunu barındıran çıplak ayaklarıma kaydı bakışlarım. Kapı açıldıktan sadece beş saniye sonra ablamın endişeli sesi doldurdu kulaklarımı.

"Eylül!" duyduğum ses ile beni kapının ardında izleyen ablamı buldu bakışlarım. Ardından annemi, en son babamı... "Abla" dedim gözlerimdeki yaşlara inat gülümseyerek. "Bey iyiyim." Ablam yüzündeki korku ve üzüntü dolu bakışlarıyla beni baştan aşağı süzerken ayaklarımda takılı kaldı bakışları.

"Eylül ayakların kanıyor" dedi oldukça ince çıkan sesiyle. Gülüşüm genişlerken gözlerimi ablamın gözlerinden ayırmıyordum. Ne oluyordu bilmiyordum, ne olacaktı bilmiyordum, ne olmalıydı hiçbir fikrim yoktu. Yaşadığım duygu karmaşası beni gülümsemeye iterken gözlerimde biriken yaşlar da eş zamanlı olarak yanaklarıma doğru süzülüyordu. Ablamın gözleri ayaklarımdan ayrılıp tekrar gözlerimle buluşurken terleyen ellerimi elbisemin ince kumaşına sertçe bastırdım.

"Kırmızıyı severim bilirsin."

"En çok da yeşili" dedi ablam yüzünde anlık bir gülümseme oluşurken. Beynim beni uyumaya iterken bedenim beynimin isteğini anında yerine getirip dizlerimin üstüne düşmeme sebep oldu. Yüzümdeki gülümseme solarken ablamın korku dolu bakışları tekrar yüzünde yerini aldı ve hızla önüme çöktü.

Hayalimdeki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin