Kyungsoo, az önce ejderha amcasının kucağındayken gördüğü çıplak adamla birlikte koltukta oturuyordu. En kenara yerleşmiş olan gamzeli amca, kendisine göz ucuyla bakıyor, sessizce homurdanıyor ve arada ejderha amcasının adını mırıldanıyordu. Ejderha amcası Kyungsoo'ya birazdan geleceğini söylemişti, ayrıca uslu uslu oturursa koca bir bardak sıcak süt ve elma vereceğini de dile getirmişti.
O yüzden Kyungsoo, kısa bir süreliğine ortadan kaybolan, ardından giyinik bir şekilde yanlarına gelip, kendisini ejderha amcasının kollarından alan ve içeriye götürerek koltuğa bırakan o gamzeli amcaya laf atmıyordu.
Sessizce duruyordu. Canı sıkıldığı için arada kafasını eğiyor, küçük ve ince parmaklarıyla oynuyor, ardından ise yeniden sıkılıp, iri iri açtığı nemli gözlerini koltuğun ucunda oturan gamzeli amcaya doğrultuyordu.
"Ne?!" diye hırlayan Yixing, kendisine iri gözlerini odaklayarak bakan Kyungsoo'nun titrediğini gördü.
Ne kadar da hassas ve ürkekti öyle..
Yixing küçük çocuğun bedenindeki titremeden hemen sonra onun suratını buruşturduğunu ve kenara kayıp, iyice koltuğa pusmasını izledi.
Öfkeli adamın içinde birşeyler ezilirken, Kyungsoo dudaklarını birbirine bastırdı, ağlamamalıydı. Uslu uslu oturup, ejderha amcasını beklemeliydi, iyi bir çocuk olmalı ve o koca bir bardak sütle, kırmızı bir elmayı hak etmeliydi.
Kısa bir süre sonra genç adam koltukta yavaşça diğerine doğru yaklaşmaya başladı. Kyungsoo az önce çıplak olan amcanın beninden yayılan ısıyı hissetmişçesine kafasını gömdüğü koltuktan yavaşça kaldırdı, ıslaklığı biraz olsun azalmış güzel ve uzun kirpiklerini yukarı aşağı oynattıktan sonra karşısındaki adamın elini kaldırmasıyla titredi, şimdi koltuğa daha fazla sinmişti. Yixing kötü birşey yapmayacaktı, sadece Kyungsoo'nun saçlarını karıştırırken onunla konuşmaya çalışacaktı. Fakat Kyungsoo zaten az önce karanlıktan çıkmıştı ve onları çıplak da görmüştü, penislerine baktıktan sonra zırlamaya başlamıştı.
Yixing onun hala hassas olabileceğini unutmuşa benziyordu. Ki unutmuştu da...
Zonklayan kasıklarına ihtiyaçlı bir ağır saplanmış, deliği duygusal ejderhanın uzun ve kalın penisini yeniden hissetmek için yanıp tutuşmaya başlamıştı. Duvarları ise ejderhanın canavarından çıkacak olan yoğun ve sıcak sıvıyı arzuluyordu.
Derin bir nefes aldı ve elini geri çekti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yixing Yifan'a kızgındı. Kendisini bu halde bırakıp gittiğinden dolayı ona öfkeliydi. Karşısındaki şirin ve tatlı yaratıkla hiç bir sorunu yoktu. Tamam, sinirleri bozulmuştu. Kyungsoo'nun aniden uyanması yüzünden işleri yarıda kalmıştı ama bu onun elinde olan bir şey değildi. Yixing en azından, deliğini ve boşalmak için sızlayan penisini göz ardı ettiğinde bunu düşünebilmişti.
Yifan üstünü giyinip geldiğinde Kyungsoo parkeye çarpan ayak seslerini duydu ve koltuğa gömdüğü küçük kafasını yavaşça kaldırdı. Boynunu çevirip, kızarık gözleriyle ejderha amcasına baktı. Yifan uzun bacaklarıyla ona doğru ilerlerken kollarını kaldırdı, Kyungsoo onun bu hareketiyle hızlıca doğruldu. Küçük bedeni ani bir atak yaptığından ötürü hafifçe sarsılırken, buna aldırmadan koltuğun tepesinde zıpladı, kendisine kollarını uzatan ejderha amcasına aynı şekilde karışılık verdi.
Güzel gözlerinin heyecanlı parıltısıyla, kısa kollarını uzattı.
Kyungsoo onun kucağında olmak, güçlü kolları tarafından sarmalanmak ve güvende hissetmek istiyordu.Bir de hak ettiği, bir bardak süt ve kocaman, kırmızı, sert ve tatlı bir elmayı...
**
Luhan nefes nefese kapının önüne geldiğinde, fazladan vakit kaybetmek için yolda cebinden çıkarmış olduğu anahtarlığını daha sıkı kavradı. Yutkunmaya çalıştı, ağzı heyecandan ve şehvetten kurumuştu. Eğildi, anahtarı yuvasına hızla sokup, döndürdü. İçeri bir adım attığında, ani bir hareketle sert ve soğuk duvarla buluşan sırtı yüzünden suratını buruşturdu.