6| Beyaz Güllerin Mezarlığı

3K 310 303
                                    

Michael Bublé - Sway

"Zira mutsuzluğun kök salmasına izin vermek, saygısızca inat etmektir, zayıflıktır. Tanrı'nın iradesine isyandır. Savunmasız bir kalp, sabırsız bir akıl, biçimsiz bir mantıktır."

William Shakespeare

26 Ocak 1942

Güzel Marsilya'ya yine serin yağmurlar varır olmuştu. Geceyi süsleyen yağmurun hüznü sarmıştı etrafı. Damlaları teker teker düşüyor, hızını alamayıp dışarıyı izlediği cama sertçe dokunuyordu. Çoktan akşam olmuş saat sekizi geçmişti. Sokakta hiçbir insanoğlu kalmazken herkesten gizli kendisini yine büyük kütüphanenin tozlu rafları arasında bulmuştu Taehyung. Vaktinin çoğunluğunu burada geçirmek istese dâhi kirli sokaklar arasında geçen yoğun hayatı nedeniyle yalnızca akşamları gelebiliyor, kitaplar arasında kayboluyordu. Öğlen vakti sokaklarda önlükleri ile okula giden gençleri gördükçe içinde hep bir burukluk olsa dâhi kendisini onlardan daha eksik görmemek adına kütüphanedeki kitapların büyüleyici kelimelerinde gezinmeyi kendisine çok görmüyordu. Kelimeler büyülüyordu onu.

Yine o günlerden birinde, loş sokak lambaları akşam vakti yağan yağmur eşliğinde sokakları süslerken evine gitmesi gerektiğinin farkında bir şekilde kütüphaneden çıkmıştı. Üzerinde açık kahverengi işlemeli bir kazak, altında her zamanki gibi düşmemek adına ince beline kemer yardımıyla tutunan krem rengi kumaş pantolonu bulunuyorken yanında getirdiği yamalı ceketini üzerine geçirdi. Koyu kahve yan çantasını da başından geçirmiş, yazılarıyla süslediği parşömen kağıdını da içine koyduktan sonra çantasının kapağını kapatmıştı. Uzun saçları gözleri önüne düşerken yağmurun bastıracağını akıl edememesi sonucu yanına şemsiyesini de almamıştı.

Sımsıkı sarıldığı yamalı ceketinin kollarını biraz çekerek ellerini içinde gizlemeye çalıştı. Zira üşüyordu narin elleri. Hafif çatlamış, çokça kızarmışlardı. Dudakları soğuktan morarmaya yüz tutmuş iken sundurmanın altında bekleyen bedenine rüzgârla birlikte yana vuran yağmurun serin damlaları eşlik ediyordu. Alnına düşen bukle bukle olmuş saçları rüzgâr ile birlikte hareketleniyordu. Eski papuçları şimdiden yardım çığlıkları atsa dâhi yapacak başka bir şeyi olmadığından bacaklarını hareketlendirdi. Sundurmanın altından çıktığı gibi Tanrı'sının kutsal yağmuru şimdi kendisini de yakalamıştı. Islandığından dolayı kendisini kötü hissetmezken aklındaki tek sorunu geçireceği geceden sonra ki uyandığı sabaha hasta vaziyette kalkmamaktı.

Ceketinin ensesinden çekiştirip başının üzerine getirmeye çalıştı. Uzun saçları sırılsıklam olursa şayet eve varana kadar asla kurumayacaklarının bilincindeydi. Bu nedenle saçlarını gizlemek istedi lâkin pekte esnek olmayan ceketi ile sadece saçlarının yarısını kapatabilmişti. Buna dâhi şükrederek papuçlarından siyah kumaş pantolonuna sıçrayacak olan çamurlu suları umursamadan az ilerisindeki mezarlığın yanındaki dükkanın sundurmasının altına doğru koştu. Bir yandan da yanlamasına taktığı dışı suni deri çantasını parmakları arasına alıp açıkta kalan diğer saç tutamlarını örtmeye çalıştı. Başarılı da olmuştu.

Çamurlu yolu takip eden ayakları, sonunda sundurmanın altını bulduğunda aldığı sık nefesler ile bedenini gizlemişti bu sundurmanın altına. Derin yutkunuşlar kazandırdığı boğazı ve ciğerlerine gönderdiği nefeslerin yanında gülmüştü kendi kendine. Geceye çalan akşamın bu saatlerinde gezmekten yorulmayan bekçiler kendisini bu vaziyette yakalar ise güzel bir azar işiteceği aşikardı. Lâkin bu ihtimali fazla düşünmemeye çalışarak yağmurun dinmesini bekledi. Şayet ki bu kıyafetlerin içinde kaybolmuş zayıf bedeni eve varana kadar yağmur yer ise sağa çıkamazdı yarın sabaha. Ne vardır ki yağmur durmak yerine hızını daha bir arttırdığı vakit sarkıttı dudaklarını.

nepenthe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin