Sabah uyandığımda Seok Jin yanımda değildi. Bir süre kırılacak bir bardağın sesi ya da garip sesler gelecek mi diye yatakta oturup bekledim. Her şey normal görünüyordu. Üstümü değiştirdim ve çantamı hazırladım. Saat daha erkendi ve vakit vardı. Telefonumu cebime koydum. Çantamı yukarda bırakıp aşağı indim. Seok Jin mutfaktaydı ve kahvaltı hazırlıyordu. Daha doğrusu ben geldiğimde çatalları düzeltti ve kahvaltı hazırlamayı bitirdi.
"Bunları sen mi yaptın Seok?"
Gülümseyip kafa salladı.
"Çok güzel olmuş. Sen yemek işinde gerçekten iyisin."
Yanına gittim. Bana sorgular gözlerle baktı. Saçını düzelttim.
"İşte oldu. Sen saçlarını pembeye mi boyatsan ne?"
Ciddiyetsizce sinirlendi ve yavaşça elime vurdu.
"Ne? O zaman paylançoya benzeyeceğini mi düşünüyorsun?"
Güldüm.
"Tamam, zaten saçların siyahken de çok güzel."
Cama baktım.
"Perdeler niye kapalı?"
Bir kaç saniye sonra farkına vardım.
"Ah yani önemli-"
Beni eliyle durdurdu ve gidip perdeleri açtı.
"Seok önemli değil kapalı da durabilir."
Onaylamadı.
"Korkmayacak mısın?"
"Hayır" dercesine omuz silkti ve yanıma geldi.
"Cesur olduğunu biliyorum. Ama sen de benim aç olduğumu bilmelisin Seok."
İkimiz de güldük. Eliyle oturmamı işaret etti. Beraber masaya geçtik.
"Dersler nasıl gidiyor? Zaten her ders çıkışı soruyor muyum? Bilmek istiyorum demek ki."
"Ah" dercesine elini alnına götürdü ve "Güzel" der gibi bir yüz ifadesi yaptı.
"Zorlandığın kısımlar olursa-"
"Sana sorabilirim. Biliyorum. Niye sürekli soruyorsun ki?". Onu anlıyordum. Bunun için sesinin olmasına gerek yoktu.
"Tamam tamam. Biliyorsun."
Güldüm. Ve yemeğimi yemeye devam ettim. Onunla aynı evde yaşamayı seviyordum. Başlarda biraz zordu ama yavaş yavaş ablasının ölümüne alışınca bana da daha yumuşak davranmaya başlamıştı. Onu seviyordum. O iyi biriydi. Çok iyi bir dosttu. Onu seviyordum elbet ama ya o? Durdum.
"Seok Jin?"
Bana döndü. Ses tonum ve yüzüm dikkatini çekmiş olmalıydı.
"B-bunu çok önceden de sormuştum. Hoşuna gitmeyeceğini biliyorum. A-ama gerçekten, gerçekten hissedebiliyorsun öyle değil mi? Doktorlar zihnen de engelli olduğunu söylemişti- hayır hayır! Tabii ki de sana inanıyorum. Ama Seok bazen, bazen sanki bir duvar gibi oluyorsun. Düşünemiyormuş gibi, konuşamıyormuş gibi... Sanki eski sen değilsin artık, artık korku tüm duygularını ele geçirmiş, seni ele geçirmiş gibi Seok Jin. Sen yoksun gibi..."
Gözleri dolmuştu. Masayı itip ayağa kalktı ve odasına koştu.
"Seok Jin!"
Peşinden koştum. Kapıyı sertçe kapatıp kapının dibine çöktü. Duyulmuyordu ama biliyordum. Ağladığını anlamak için hıçkırıklarını duymaya gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Silent Voice
Fanfiction"Eğer seni bırakırsam sesin kesilir ama eğer beni bırakırsan nefesim kesilir. Sen sesin olmadan yaşayamazsın, ben nefesim olmadan. Hayat bize bunu yapmaz, ikimizden birini sağ bırakmaz..." Bırakmamalıydı... ▪︎▪︎▪︎ ♤Tueurdream ○17/01/2020 ● - •Angst...