İkinizin Arasından Çekiliyorum, Sonsuza Kadar... (21)

140 20 24
                                    

 

    Suho, Baekhyun’un odasından onu düştüğü yerde acı çekerken bırakıp çıkmış, hızla evden dışarı atmıştı kendini. Kendine, bu yaptıklarına inanamıyordu. İlerleyip onun odasının penceresinin önüne gitti, başını kaldırıp baktı. Eminim şu an ağlıyordur, çok canı yanmış mıdır acaba? Onu öyle iterken ne düşünmüştü? Burada, bu oda da Chanyeol’la yalnız olduklarını hayal etmek birden sinirlendirmişti onu.

    "Üzgünüm Baek, sana bunları yaşattığım için gerçekten üzgünüm," dedi fısıldayarak ve ardından devam etti. "Beni affet. Kendime engel olamıyorum, tüm bedenim, ruhum bu kıskaçlık canavarı tarafından sarılmış durumda başka ne yapabilirim? Seni, küçük kediciğimi, o Chanyeol denen adama kaptıramam. Seni ben seviyorum ben... Hem de çok uzun bir süredir."

    Suho, bir süre daha Baekhyun’un penceresini izledikten sonra yanağından süzülen sessiz yaşlarla oradan ayrıldı.

    Baekhyun, oturduğu yerden yavaşça kalkıp banyoya giderek aynada kendine baktı. Ağlamaktan gözleri kızarmış ve şişmişti, yüzünü yıkayıp banyodan çıktı. Pencerenin yanına gelip perdeyi açmadan Chanyeol’un penceresine doğru bakıp alnını cama yasladı, yaşlar sessizce gözlerinden akıp yanaklarından süzülmeye başlamıştı, çok çaresizdi ne yapacağını bilmiyordu. Bir karar vermeliydi aklına gelen düşünceler onu korkuttu. Kimseye haber vermeden çekip gitse miydi acaba? Bu şekilde belkide Suho’un Chanyeol’a zarar vermesini engelleyebilir miydi? Bu düşüncelerle yatağına uzandı, kendini yorgun hissediyor canı yanıyordu. Kısa sürede yorgun bedeni kendini uykunun kollarına bıraktı.

    Chanyeol, sabah erken kalkmış kahvaltı yapmadan evden çıkıp Baekhyun’u almaya gidiyordu. Kahvaltıyı dışarda birlikte yapmayı planlamıştı. Şu seminer hazırlığı yüzünden çok yorulmuştu meleği, bu ona güzel bir sürpriz olacaktı. Kapının ziline kocaman bir gülümsemeyle bastı. İçeriden Baekhyun’un, "Ben bakarım anne," diyen sesini duydu. Sesi biraz hasta gibi geliyordu sanki. Kapı açılmış Baekhyun yorgun gözlerle ona bakıyordu. Chanyeol’un gülümsemesi yüzünde dondu. Bu hiç beklemediği bir manzaraydı, teleşla ellerini ona uzatıp omuzlarının iki yanından tuttu.

    "Ne oldu? Hasta mısın? Yüzünün bu hali ne? Yine uyuyamadın mı? Bir yerin mi ağrıyor? Ateşin mi var?" Derken elini onun alnına koymuştu.

    Baekhyun, gece düzgün uyuyamamıştı, ne zaman gözünü kapatıp uykuya dalsa korkunç kabuslar görüp uyanmıştı. Suho’un buraya geldiğini ve akşam yaşananları Chanyeol öğrenmemeliydi, gülümseyerek, "Daha yeni kalktım, yüzümü bile yıkamadım sabahın bu saatin de başka nasıl görünmemi beklerdin?" derken yüzüne masum bir ifade takınıp gözlerini kırpıştırdı.

    Chanyeol, onun bu halini görünce gülmeye başladı.

    "Ah, bu halini görmeyi tercih ederim," eğilip onu öptü. "İyi olmana sevindim. Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım ne dersin?"

    "Hmm... Dışarıda kahvaltı kulağa hoş geliyor. Peki, olur. Ben hazırlanana kadar beklemek zorundasın. Odamda beklemek ister misin?"

    Baekhyun’un bunu sormasının tek nedeni annesinin ona Suho’un dün akşam burada olduğunu söylemesini engellemek içindi. Chanyeol, yüzünde muzip bir gülümsemeyle baktı.

    "Meleğim odasına davet ederde, ben gelmez miyim?"

    Baekhyun, işaret parmağını ona doğru sallayarak, "Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama ben hazırlanana kadar uslu durmak zorundasın."

    "Tamam, tamam, söz veriyorum."

    Baekhyun’un hazırlanması kısa sürmüş evden çıkmış, kahvaltılarını okulun yanında ki kafede yapmışlardı. Şimdi oturmuş kahvelerini içiyorlardı. Bugün Baekhyun durgun görünüyor, arada düşüncelere dalıyordu. Chanyeol buna bir anlam veremedi. O yanında gülen, kızaran Baekhyun gitmiş başka biri gelmişti sanki, saate baktı.

Yeni Gelen Öğrenci/ Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin