Hadi Ağla Ağla

306 138 5
                                    

"Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında."

Okuldaki çocukla gözgöze geldiğimizde sanki nefesim kesilmişti. Elini sakalına götürmüş gülümsüyordu. Ama sanki gülmüyordu da dünyaya ışık füzesi fırlatıyor gibi gözlerimi kamaştırıyordu. Çabucak kendime gelip bakışlarımı çektim. O anda neyseki kurtarıcım elinde suyla yanıma gelmişti yoksa ona tekrar bakmak gibi bir aptallık yapabilirdim. Mehmet bendeki değişikliği farketmiş olacak ki hemen:"Noldu palyaço mu gördün yanakların kırmızı kırmızı olmuş."
Ben bir an ne diyeceğimi bilemeden suyun kapağını açtım, bu şekilde hem zaman kazanmış hemde ne diyeceğimi toparlamıştım. Sonunda :
"Konserin etkisinde kaldım ondandır." diyerek geçiştirdim.
Mehmet '' Uzun zamandır bu kadar iyi bir konsere gitmedim bende açıkcası. '' diyerek beni onaylanmıştı.
Biz konser alanından çıkarken belki tekrar görürüm hevesiyle gözümle çevreyi süzüyordum ama maalesef bir rüya gibi gelip geçmişti. Ne bekliyordum acaba peşimden gelmesini filan mı? Bu salak düşüncemden dolayı kendimi azarlarken telefonumun sesiyle kendime geldim. Bu hepimize iyi gelen bir günün daha sonuna geldiğimizin habercisiydi. Ben telefonu açar açmaz annem '' Saatin farkında mısın küçük hanım? '' işte bu tonlama ve küçük hanım hitabı sinirlerin gergin olduğunun belirtisiydi. Böyle güzel bir konser sonrası kavga etmek istemediğim için önce özür dilemiş sonra kapanış konuşmasıyla telefonu kapatmıştım. Buğün can sıkmak yok Eylül diye kendimi tembihlerken
Mehmet ailemin tavrını bildiği için beni çoktan yola sürüklemişti . Mehmet burdan abisine gidicekti o yüzden ayrı taksilerde gidicektik ve benim buğünkü şansım devam ediyordu. Elimi kaldırdığım ilk taksi sanki beni bekliyormuş gibi hemen durmuştu. Normal vakitte olsa taksinin durması için kolundan vazgeçercesine elini sallaman gerekirdi. Sanırım taksiciler durmak için bizden bir parçanın kopmasını filan bekliyorlardı. Taksiye bindiğimde bütün günün yorgunluğunu hissediyordum. Neyseki evim konser alanına çok uzak değildi. Yolda boş olunca beş dakika içinde eve gelmiştim.

Sessiz sedasız eve girip odama çıkarken ses çıkarmamaya çalışıyordum. Odaya çıktığım da kendimi bir patetes çuvalı gibi yatağın üstüne bırakırken başımın ağrısı tokayı saçımdan kopararak çıkarmama neden olmuştu. Yatakta hem konseri hemde o çocuğu düşünürken ne kadar uzun bir gün geçirdiğimi hissediyordum. Bu kadar aksiyon fazlaydı bana. Konser şarkılarını mırıldanarak kendimi uykunun pençesine bırakmıştım bile.

Ertesi sabah uyandığımda başımdaki ağrı neyseki geçmişti. Eee onca saat bangır bangır müzik dinlersen böyle olur Eylül Hanım diye koca neneye bağlamıştım.
Buğün okul yoktu ve rahat rahat kitap okuyabilecektim zaten başka yapacak bir şeyim de yoktu. Mehmetler ailecek vakit geçirdikleri için onun yanına da gidemezdim. Her zaman hafta sonunu iple çeken ailelere imrenerek bakmıştım çünkü
bizim evde hafta sonu herkesinkinin tam tersi şekilde yaşanırdı. Hepimiz aynı evin içinde olduğumuz için her an kaos çıkıcakmış gibi temkinli davranırdık. Herkes kendi odasına çekilir akşam yemeğine kadar da kendi başına takılırdı.Ve ben küçüklüğümden beri hep nefret ettim hafta sonlarından. Sanki taşıdığım yük hafifmiş gibi bir de yalnızlık ekleniyordu. Herkes pazartesi sendromu yaşarken ben haftasonu sendromu yaşıyordum.

'' Bıktım senin hırsından! Hayatta herşey istediğin gibi olamaz anla! ''
'' Ben bıkmadım mı sanıyorsun kafasına göre yaşıyorsun. Tek benimle değil kızımızla bile ilgilenmeyen birisin sen! ''
'' Bu evliliği isteyerek mi yürütüyorum sanıyorsun sadece kızım için yapıyorum! ''

Duyduğum seslerle yatağımdan fırlamıştım. Gene kavga ediyorlar ve her seferinde birbirlerini daha derinden kırıyorlardı. Sanki iki yabancı gibi daha önce hiç birbirlerini sevmemişler gibi birbirlerine karşı acımasızca konuşuyorlardı. Daha fazla odamda duramadım. Onları kavgaları ile başbaşa bırakarak eşofmanımı giydim yanıma sadece telefonumu alarak kendimi sokağa attım. Hafif hafif yağmur yağıyordu. Sanki gökyüzü hislerimi anlamış onun için hafif hafif yağıyordu. Kendimi tutamayarak ağlamaya başlamıştım. Aklım bir türlü almıyordu nasıl bu kadar kırıcı olabiliyorlardı. Hem yürüyor hem ağlıyordum. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmeden...
Ayaklarım beni evin oradaki parka getirmişti. Tek başıma bir banka oturup sadece müzik dinlemek istiyordum ve müzik ne kadar yüksek sesli olsada içimdeki sesi bastıramıyordu.
Çığlık atmak istiyordum suçunu bastırmak ister gibi.
Yüreğim durmadan kendisini suçluyordu. Daha ne kadar dayanacaklar diye kendime sormadan edemiyordum. Biraz daha orda öylece müzik dinledim.

Yanıma birinin oturması ile korkuyla ayağa kalktım. Gelen Mehmet miş. Ben afallamış bir şekilde ona bakarken '' Annen aradı seni merak etmişler. Bize geldiğini düşünüp beni aradılar . '' Sen beni nasıl buldun peki? " Acaba yokluğumu hangisi fark etmişti. Ben bunu düşünürken Mehmet:" Kızım saat kaç farkında mısın çok uzaklaşmış olamazdın sonuçta. Sen niye tek başına çıktın bana niye haber etmiyorsun!"
" Bu sefer seninde vaktini mahvetmek istemedim. Değişen yada farklı olan bir olay yok zaten her zamanki annemgil." demiştim.

İşte yalan olduğunu bile bile söylediğim bir cümle daha oysa değişen onca şey vardı ki mesela her kavgalarında daha çok yıpranan, arada kalan, suçlu hisseden ben vardım mesela. Ama bunu dile getirmek her zaman kolay olmuyordu. Hele ki için yanarken daha da zordu.
Hiçbirşey söylemeden başımı Mehmet'in omzuna koyar koymaz gözlerimin musluğu açılmış gibi ağlamaya başlamıştım. Arkadan gelen müzik ise sanki duygularımı yüzüme çarpıyordu.

'' Söyle kaç yaşındasın
Herkes kadar yalnız mısın?
İnce ince titremen
Soğuktan mı sanırsın?

Bilmem kaç yaşındasın
Herşeyin farkındasın
Acılar biriktirip
Damla damla harcarsın

Yolculuk nereye
Kimler uğruna ölmeye
Dört yalnızlıkla bir doğruyu götürmeyee

Hadi durma ağla, ağla
Yaşlar kurur zamanla, ağla
Böyle kahpedir dünyaa
Son bulur kollarında... ''

Piraye Olmak VardıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin