Leo ve Hüso, Zula'ya geri döndüler. Nao neler olduğunu anlamıştı. Ama tepki göstermedi. Herkes uyudu. Nao'ya bir özür mektubu yazdı. Bu onun son umuduydu. Madem o kadar rahatsız etmişti onu, bu yolla rahatsız olmazdı. Mektupta evden kaçıp onlara cevap vermediği için özür dilemişti, güçsüz olduğu için özür dilemişti. Arkadaşlarını ailesi olarak gördüğünü ve böyle dağılınca üzüldüğünü söylemişti. Artık onun için endişelenmemesi gerektiğini, iyileştiğini yazmıştı. Ertesi gün Nao kağıtta yazanları okuduktan sonra onun yanına gitti.
-Sen iyi değilsin, Hüso. Kimse iyi değil. Bir daha da özür dileme, çok fazla özür dileyince anlamsızlaşıyor.
-Ben gerçekten iyiyim, mutluyum artık. Bana artık güvenmen zor olabilir ama, güven.
-Her şeyi bilemezsin. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Bu aralar çok bunaldım, yoruldum. O yüzden seninle konuşmadım. Sana söyleyecek bir şeyim kalmadı, sanırım.
Hüso baskı altında hissediyordu, o da bunalmıştı. Ne Pechvogels'in başkanı ve 0 Numarası Mahmut'un kuracağı yeni takım ne de yeni bir maceraya çıkmak onların umrundaydı. Hiçbiriyle konuşmamıştı. O gece uyudular. Hüso bu sabah da kendini hiç rahat hissetmedi. Sabah iyice darlanınca dışarı çıktı. Dışarıda güzel bir göl vardı. Ona bakıp rahatlamaya çalıştı. Yuki yanına geldi.
-Hüso. Sana bir şey söylemem gerek.
-Söyle. Teker teker öğrenmek istemiyorum her şeyi. Bir anda acı çekeyim de bitsin. Söyle.
Yuki acıyarak ona baktı.
-Senin tavırlarından hoşlanmıyorlar. Blast de buna dahil. Nao ve Leo "Hüso artık bizim için öldü" diyorlar.
-Cidden böyle mi dediler?
-Neden zorluyorsun, umutlanmaya mı çalışıyorsun?
Hüso sırt üstü yere yattı.
-Ah. Biliyordum. Hiçbir şeyi değiştiremedim. Kötü bir adamım ben. Güçsüzüm. Lanetliyim. Yuki, sen de beni bırak. Beni daha fazla tanıma. Beni gerçekten tanıyanlar beni sevmiyorlar.
-Bu doğru değil.
-Bırak beni bırak. Biliyorum, istemiyorsun artık sen de. Arkadaşım olma, yorulma.
-Saçmalık.
Bu şekilde üç gün daha geçti. Hüso arkadaşlarına biraz zaman tanımıştı. İkinci gün Leo'dan özür dilemiş fakat garip bir tavırla karşı karşıya kalmıştı. Bunun dışında onlarla hiç konuşmadı. İçinde mühürlü olan Sato ile sık sık konuşuyordu artık. Aslında pek bir şey demiyordu. Sato'nun dediklerini dinliyordu. Üçüncü günün gecesi Nao herkesi topladı. Hüso merakla ne diyeceğini bekliyordu. Nao, Hüso'ya ciddiyetle bakıyordu. Konuşmasına başladı.
-Burada son kez seninle konuşuyorum, duyuyor musun? Seninle ne Zula'nın içinde, ne de dışında konuşmak istiyorum.
Hüso'nun yüzünde ruhsuz bir ifade vardı.
-Biliyorum.
-Neyi biliyorsun? Ne biliyorsun?! Her şeyi bilemezsin. Dinle, bu son günlerde düşündüm taşındım. Ben bu Hüso denilen şahısla ne kadar yakınım diye. Bu son üç ayda samimi olmadığını sonunda anladım. Sen manipülatifsin, Hüso. Saçmalık, ailen bir saçmalık. Gidip Leo'dan özür diliyorsun, Yuki'ye başka şeyler saçmalıyorsun! İşler senin istediğin gibi gitsin diye. Senin için üzülmemi sağladın. Hepsini bilerek yaptın. Leo ve Yuki arkadaşın biliyorum fakat benimle yolları ayırma vaktin geldi.
-Ama bu kadar macera yaşamıştık.
-Artık umrumuzda değil, değil mi?
Hüso ağlamaya başlamıştı. Nao dışarı çıktı. Leo da yanında geldi. Yuki'nin ayaklarına kapandı.
-Yardım et, kurtar beni! Kurtar lütfen. Sen de artık dediklerime inanmıyorsun değil mi, sen de güvenmiyorsun?!
-Benim senin hakkındaki görüşlerim hiç değişmedi. Yardım edebileceğim bir şey de yok. Bu konuda sen daha iyisin. Keşke yardım edebilseydim.
Hüso sesi kısılana kadar bağırdı.
-"Küçük, çocuk Hüso" dediniz. Onu öldürdüm. O içimdeki melekti, geri kalanı ise içindeki şeytan! Ben bir şeytanım! Öldürdüm onu, öldü, öldü, öldü! Kurtar beni!!
Bir fırtına kopmuştu. Hüso kendini dışarı attı. Leo, Nao'ya bir şey demişti, Hüso duyamamıştı.
-Bunu yapmalı mıydın?
Hüso çığlıklar atarak koşmaya başladı. Olabildiğince uzaklaşıyordu. Her şeyi anlamak istiyordu. Kendini kurtarmak istiyordu. Herkesin o kadar sevdiği Çocuk Hüso'yu geri getirmek istiyordu. Bir köye ulaşmıştı. Köyün tepesinden aşağı düşmüştü. Acı içinde kıvrandı. Bir yıldırımın düşmesiyle yardımına koşan genç bir adamın ışık saçan yüzünü gördü. Esmer, yeşil gözlü, kısa sarı saçlı, Hüso'nun emsaliydi. Hüso'nun durumu iyi olacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...