Arayış

11.7K 284 32
                                    


Havluyla sıkıca sardığım saçlarımı düzeltirken yorgun adımlarla dolaba ilerledim. İç çamaşırları arasından bir takım alıp oyalanmadan giydim. Son zamanlarda sürekli yorgundum.

Çıktığını bile fark etmediğim Cihangir bir anda arkamda bitti ve henüz kurumuş olan bedenimi yeniden ıslattı.

Arkamdan ayrılmadan kendine uyumlu bir şekilde yürüttü beni. Aynanın karşısında durduğumuzda beklemeden aksimize baktım. Kocaman cüssesiyle arkamda duruyor ve beni tamamen örtüyordu. Eli karnımdan aşağı kayarak bacağımdaki izin üzerinde durdu. Sağ bacağımda birkaç santim uzanan bir dikiş izi.

"Bu nasıl oldu?" Aynada gözlerimiz kesişti. Bir gün sabaha karşı Miraç'la deliler gibi içtiğimiz bir partiden dönerken, onun babasından çaldığı o arabayla.

"Arkadaşlarla eğlenmiştik biraz, kafamız güzeldi. Arabaya doluşmuş giderken araba bi anlık dalgınlıkla yoldan çıktı." Direksiyonda Miraç vardı ve içimdeki edepsiz kız dışarı çıkma fırsatını bulmuştu. İkimiz de yeterince sarhoştuk.

"Ağaca tosladık. Kırılan camlardan biri bacağımı kesti." Bir anda gülmeye başladım. Arabadan çıkmıştık ve Miraç beni kucağına almıştı. Deli gibi titriyordu, canımın acısına katlanmak dışında onu sakinleştirmek de bana düşmüştü.

"Ne?" dedi gülmemi kastederek.

"Bazen en çok acı çektiğim anlar hayatımın en güzel anları oluyor."

Dudakları çeneme düştüğünde başımı biraz geriye yatırdım.

Çenemi ıslakça öperken biraz öncesini düşündüm. İçimde oluşunu... Dudaklarının karnımda gezinişini...

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatma ihtiyacıma karşı koyamazken gözlerimi kapadım.

"Şşhh... Sakın." diye mırıldandı.

"Cihangir," yutkunarak gözlerimi araladım yeniden.

"Sakın dedim. Beni zorluyorsun." Dudaklarını sürüyerek boynuma dek çekmişti. Kendimi toparlayarak gardımı elime aldım yeniden.

"Bu akşam benimle içsene diyecektim. Sen ne sanmıştın Cihangir?" Bir kez daha güldü ve çenesini omzuma yaslayıp durdu. Aynada yeniden birbirimize baktık. Bugün o kadar fazla gülmüştü ki dünyanın sonu mu geldi diye düşünmeden edemedim.

"Ne sandığımı sonra konuşuruz. Belki içtikten sonra. Ama önce gidip o soysuzu bulacağım." Yeniden ciddileşmişti bile. Omzuma bir öpücük bırakarak dolaba ilerledi. Miraç kendini ortaya atmıştı, bir aptal gibi. Ona karşı koyacak kadar güçlü değilken onun karşısına çıkmayı seçmişti. Cihangir onu bulduğunda yok etmemesi için de bir sebebi olmayacaktı.

Dolan gözlerimi saklamak için arkamı dönerek durdum. Ne yapacağımı bulmalıydım. Ellerimle gözlerimi hızlıca kuruladım.

"Ne zaman döneceksin?" Silahını beline yerleştiriyordu.

"Akşam için sana bir sözüm olduğuna göre, akşam." Başımı sallayarak onayladım.

Cihangir evden çıkana kadar dahi sabredemedim. Muhtemelen o adamlarıyla bir şeyi tartışırken ben gizli telefonumu çıkartmış Cansu'nun numarasını tuşlamıştım bile. Ayağımı sallamayı bir an olsun durduramayarak saniyelerce bekledim. Her şey tepetaklak oluyordu, Miraç'ı kaybediyordum. Miraç'ı, kendimi. Telefon açıldığında beklemeden konuştum, kaybedecek vakit yoktu.

"Cansu! O aptala söyle bir saniye dahi beklemeden Necip'in evine gidecek. Bir saniye bile beklemeden. Kimse, hiç kimse, Cihangir bile gidip Necip Soydar'ın evinden birini alamaz. Hele hesaplaşmak için hiç."

Günah Tohumu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin