3. Bölüm : Eylül Rüzgarı
"Kışı mı bekliyorsun Eylül rüzgarı? Esmenin vakti gelmedi mi?"
*****
Rüzgar'ın teklifini koşulsuz kabul ettiğim anın sadece yedi dakika sonrasında kendimi hastanenin büyük ve kalabalık bahçesinde buldum. Ambulans sirenleri kulaklarıma dolarken bahçeye arka arkaya giren 4 ambulans ile birlikte yokluğumun fark edilecek olması artık imkansız bir hal almıştı. Ablamı bilirdim,asistan olduğu halde hastalarına o kadar önem verirdi ki onları iyileştirmeden ailesi aklına bile gelmezdi.
"Ablan cerrahi asistanıydı değil mi?" duyduğum ses ile bakışlarım tam yanımda eşsiz gözleriyle bana bakan Rüzgar'ı bulduğunda başımı olumlu anlamda sallandım.
"Hadi gidelim, ablam değil iki saate, sabaha kadar yokluğumu fark etmez. Ararsa taburcu oldum derim"
"Ablan da bunu yer" dedi Rüzgar. İç sesimin bir yansımasıydı bu sanki. İç sesim de aynen böyle cevap vermişti bu söylediğim cümleye. Belki de Rüzgar'ı bu yüzden bu kadar çok seviyordum, benim yansımam olduğu için.
"Biliyor musun seni çok seviyorum"
"Daha önce üç bin altı yüz doksan beş kere söylemediğini varsayarsak bilmiyorum" dedi ve gülümsedi. Bakışlarım gülümsediğinde yanağında oluşan çukura kayarken bir kez daha ömrüm boyunca o çukurda hapis kalmak istediğimi düşündüm. Gözlerim uzun süre sonra fırsat bulmuşken yüzünü uzun uzun izliyor, dudaklarım ise benden bağımsız yana kıvrılıyordu. Bedenime çarpan soğuklukla irkilirken gözlerim de eş zamanlı olarak etraftaki kargaşaya takıldı.
"Biliyorum çok yakışıklıyım, biliyorum bakmaya doyamıyorsun ama artık gitsek mi Eylül rüzgarı" Onun da bana sesleniş şekli böyleydi. Nasıl ki annemin pırasa saçlısıysam, babamın hayalperest kızı, ablamın tavşanıysam Rüzgar'ın da Eylül rüzgarıydım. Eylül rüzgarı kadar sert, soğuk ve ürpertici. En çok da bu lakabımı seviyordum. İçinde rüzgarın geçtiği her lakap benim için dünyanın en güzel lakabıydı. Bir de bu lakabı Rüzgar taktıysa...
"Gidelim, ama nereye?"
"Taksi çağır, yanında para var değil mi?" Somut olan hiçbir şeyi yapmamak da Rüzgar'ın huylarından biriydi. Taksi çağırmazdı mesela, ya da hesabı ödemezdi, ya da yanımda yemek yemezdi, arabanın şoför koltuğuna oturmazdı hiç, ve bunun gibi daha onlarca şey...
"Evet, telefonumun arkasında kartım var" dedim telefonumun kabını çıkarıp kartımı elime alırken. Ardından telefonu tekrar kabına yerleştirip Rüzgar'a baktım.
"Yürü bakalım doğumgünü kızı, seninle bugün çok eğleneceğiz" dedi ve yanımdan geçip yürümeye başladı. Üstündeki düğmeleri açık olan siyah gömleği o yürüdükçe yanlara açılırken gömleğinin altındaki yeşil tişörtü dünyanın en sevdiğim tonuna sahipti. Beklemediğim bir anda bana dönerken yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Kollarını iki yana açıp on adım ötemdeki mesafeden boylarımızı eşitlemek istercesine biraz öne doğru eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Sen
Fiksi RemajaBir varmış, bir yokmuş... Bütün destansı masallar böyle başlar değil mi? Önce bir varmış derler, birileri var olur, o birilerinin masalları var olur. O masallar yaşamlarını sürdürdükçe büyür, büyür ve o birileri fark etmeden kendilerini birbirlerin...