Bölüm şarkısı:
Sezen Aksu - Sorma*
Ne demişti?
Serkan'dan uzak dur,
Berrak'a da fazla güvenme.
Koridordan gidişini izlememin üzerinden üç dakika geçmişti. Olduğum yerde durmuş neden öyle sözler söylediğini idrak etmeye çalışıyordum.
Kendime arkadaş edinmem, hoşuna gitmedi diye mi? Yoksa? Bir bildiği olduğu için mi öyle sözler söyledi, diye düşünüyordum.
Sonuçta benden önce tanıyordu onları.
Bir insanla en fazla altmış yıl yaşasanız bile o insanı tam tanımış, sayılmazsınız aslında. Sadece size kendini gösterdiği kadar tanırsınız.
Tanımak; sadece izin verildiği kadardır.
Dolan gözlerimi umursamadan geldiğim yere geri döndüm. Serkan ve Berrak'ın yanına...
Yiğit'in söyledikleri hâlâ aklımdaydı fakat şu an için umursamamaya karar verdim. Serkan'ın yanına gittiğimde bana bakıp, "Ne konuştunuz?" diye sordu."Hiç," dedim geçiştirerek.
Üstelemedi. "Peki."
Berrak yanımıza gelip, "Hey," diye söylendi. "İşinin başına geç, kaytarmak yok."
Zoraki gülümsedim. "Kaytarmıyorum ki," Etrafıma baktım. "Kimse yok, gördüğün gibi," diye de ekledim.
"Erva'ya fazla yüklenme."
Serkan'ın söylediği sözlerden sonra Berrak ıslık çalıp, "Vay be!" dedi.
"Ne vay be?" diye kızdı Serkan. "Kızın iyiliği için söylüyorum."
"Bizim iyiliğimizi düşünen yok zaten," dedi Berrak omuz silkerek.
Neden bilmiyorum ama Yiğit'in söylediklerini aklımdan bir türlü çıkaramıyordum. İyi birilerine benziyorlardı, kötülüğümü isteyecek değillerdi.
"Neyse ya," dedi Serkan yanımızdan birkaç adım uzaklaşırken. "Ben gideyim artık." Berrak gözlerini devirip, "İyi git," dedi. Serkan önce ona, sonra bana bakıp, "Görüşürüz o zaman," deyince gülümseyerek, "Görüşürüz," dedim.
Serkan mekânın kapısından dışarı çıktığında, Berrak bana bakıp, "Benim biraz işim var," İşaret parmağıyla ileride duran masayı gösterdi. "Şu masaya iki içki şişesi koyabilir misin?"
Başımı salladım. Ardından dolaptan iki içki şişesi alıp, gösterdiği masaya doğru ilerledim. Şişeyi masaya koyduktan sonra boş olan bir masadan sandalye alıp, tezgâhın yanına götürerek, üzerine oturdum.
Dört beş adamdan başka kimse yoktu. Yeni açıldığı için kimse bilmiyor olmalıydı. Birkaç gün içinde dolup taşacağına emindim. O zaman işim daha zor olacaktı. Babam yaşında adamların iğrenç imalarına maruz kalacaktım.
Berrak tekrar yanıma gelerek, "Verdin mi?" diye sorunca evet anlamında gözlerimi kapatıp açtım.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
"Of ya," deyip iç çekti. Kalçasını tezgâha yaslayıp, önünü bana döndü. "Sıkıldım. Kapının önüne çıkalım mı?"
"Kapının önü mü?" diye sordum korkarak.
"Evet."
Yutkundum. Kapının önüne gitmeyi ben de istiyordum. Temiz hava almaya ihtiyacım vardı. Yiğit'in bu duruma ne tepki vereceğini bilmediğim için korkuyordum. Aslında kızacağından emindim. Umursamak istemiyordum, ama elimde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SERÇE
Fiksi RemajaBir serçeydim gökyüzünde kaybolmuş, o ise bir kartalmış avlanmaya çıkmış gelmiş bula bula beni bulmuş...