Ay Her Kırmızıya Boyandığında Beni Hatırla

720 76 171
                                    

Kimine göre Dünya korkunç bir yer. Karanlık çöker bela üstlerine düşer, talihsiz hisseder gelişine yaşarlar. Fakat bazıları vardır ki Dünya'yı olduğu gibi kucaklar. Yeri gelir ölümle oynar, yeri gelir hayatını bir adama sunar, sevgisini önüne serer yol yapar.

Biz bu karanlık evrenin iki hilebaz aşıklarıyız.

Evet, belki ölümü kandırırız yaşamayı sevdiğimiz için ama bir kez gözlerimiz buluşsun, hemen canımızı altın tepside sunar yeter ki sevsin isteriz.

Ben Jeon Jungkook, Min Yoongi'siz bir hiçim. Bunu biliyordu, bu yüzden sevgilimin öleceğini duyar duymaz benimle anlaşma yapmaya geldi. Hayatıma karşılık bir ömür sundu ona, kabul ettim. Ama unuttuğu bir şey vardı. Biz hilebaz aşıklardık, ölümün bizi ayırmaya gücü yetmezdi.

~🖤~

Bugün günlerden cumartesi ve o yine bana bakıyor.

Her hafta, cumartesi günü evimin hemen altındaki kafeye iner cam kenarında en köşeye kurulur kahve eşliğinde kitap okurdum. Yirmi iki yaşındayım ve kendimi bildim bileli bunu hep yapıyorum. Öyle ki kafenin sahibi olan ihtiyar ama sevimli bu iki eş, arkadaşım olmuştu. Sıradan ama güzel bir hayatım vardı, yaklaşık iki ay öncesine kadar...

Son zamanlarda tam karşı masamda oturan bir adam var, beni görebilecek şekilde sandalyeye oturuyor. Fakat beni asıl şaşırtan şey okuyup bitirdiğim her kitabı ertesi hafta onun ellerinde görmek. Dünya'nın bu kadar tesadüfle dolu olduğuna inanmıyorum, bu sebepten de kendimce anlamlandırmaya çalışıyorum, henüz bir sonuç alamamış olsam da.

Bugün günlerden cumartesi ve o her hafta olduğu gibi yine bana bakıyor. Elinde geçen hafta okuduğum kitabın aynısı var, saçları her zamanki gibi dağınık ve teni sıradan insanlara oranla oldukça soluk. Gri tutamları alnına dökülmüş, koyu ve bir o kadar da keskin gözlere sahip.

Sanki okuduğum fantastik bir kitabın içinden fırlamış gibiydi, o benim aksime hiç sıradan değildi. Belki bu yüzden etkilenmiştim ondan, göz göze geldiğimiz her an kalbimin hızlı atmasının sebebi buydu belki de. Kokusunu karşı masada olmama rağmen almam normal değildi, bunun da farkındaydım.

Okuduğum kitabın üstünden gizlice bakıp, göz göze geldiğimizde çaktırmayarak dışarıyı seyrediyordum. Bakın, adamdan etkilenmiş olmam onunla iletişime geçmek istediğim anlamına gelmiyor. Çünkü o çok korkutucu! Evet, korkuyorum. İrislerine bir kez bakmış olsaydınız anlardınız beni, sanki içine çekip kendine hapsedecek gibi. Onu tanımıyorum ama iyi birine de benzemiyordu, kim kime öldürecek gibi bakar ki? Hem de bu yakışıklılıkla!?

Garsona elimle işaret verip yanıma gelmesini sağladım. Daha sonra yarısı içilmiş kahve bardağımı ona uzatırken sessizce sordum.

"Sakın çaktırma, karşı masamdaki adamı tanıyor musun?"

Sözlerim üzerine gizlice bakıp 'hayır' dercesine kaşlarını havaya kaldırmıştı. Adamın buraya baktığını tahmin edebildiğimden bardağımı işaret edip yüksek sesle "Aynısından istiyorum." dedikten sonra tekrar fısıldadım.

"Her gün mü geliyor? Çünkü her hafta aynı gün karşılaşıyoruz."

Kocaman açtığı gözleriyle yaklaşıp "Her hafta sadece cumartesi günü geliyor, lütfen daha fazla soru sormayın. Şu an bana öldürecek gibi bakıyor, kahvenizi getireceğim." dedikten hemen sonra resmen koşarak mutfağa kaçmıştı. Bu adamın derdi neydi? Yoksa o da benden mi etkilenmişti?

Atıştırmalık Oneshotlar |YoonKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin