13-Şölen

39.6K 2.4K 143
                                    

Elizabeth son günlerde alışkanlık haline getirdiği gibi koltuğunu pencere kenarına çekmişti ve dışarıyı izliyordu. Avludaki, kaledeki günlük koşuşturmayı uzaktan izlemek güzeldi. Günlerdir odasından çıkmayan, kimseyle konuşmayan kız için zaman durmuştu sanki ve burada dünyayı uzaktan izliyormuş gibi hissediyordu.

Doğru olanın bu olduğunu bildiği halde Jamie'nin itiraz etmemesi ya da aksi için onu ikna etmeye çalışmaması da kalbini acıtmıştı. Başka bir çözüm yolu olmadığını bilmesine rağmen adamın ondan bu kadar çabuk vazgeçmesi Elizabeth'in canını yakmıştı.

Kapının çalışını aklındaki düşünceler yüzünden duymamıştı. Açılıp misafiri odada yanına doğru ilerlerken gözleri hâlâ gökyüzündeydi.

"Ne düşünüyorsun?"

Duyduğu ses üzerine irkilerek şaşkın bakışlarını Jamie'ye çevirdi. Kalbinin atışı onu odasında görmenin beraberinde getirdiği heyecanla artmıştı. İçinin gülüşü dudaklarına yansımasa da kalbinde bir yerler günlerin özlemiyle mutlu olmuş ve gözlerinin parlamasına neden olmuştu. Ne yaparsa yapsın bu hisse engel olamıyordu.

"İyileşmişsin," dedi ve bunu yaparken onu dikkatlice süzdü. Jamie de tebessüm ederek başını salladı.

"Şifacım bu kadar iyiyken başka türlüsü beklenemezdi."

"Neden yanıma geldin?"

"Çünkü sen benim yanıma gelmedin. Daha ne kadar bu duvarların ardına saklanacaksın?"

"Beni topraklarından gönderinceye dek, sana söylemiştim."

Elizabeth'in bu konudaki inadının devam edişi adamı güldürdü. "Eğer insanlarımdan çekiniyorsan yaptığın kahramanlığın ardından klanın saygısını kazandığını sana söyleyebilirim. Artık kimse senin bir esir olduğunu düşünmüyor ya da sana hain gözüyle bakmıyorlar. Aksine, liderlerinin hayatını kurtarırkenki cesaretin ve sahip olduğun şifacılık yeteneği sebebiyle içlerinde sana hayran olanlar var. Bu topraklarda yaptığın iş seni özel kılıyor. Eski inanışlarımıza göre yaptığın şeyin büyü olduğunu düşünüp senden çekinenler bile olacaktır."

"Demek ki bu yüzden bana karşı tutumları bu kadar değişti."

Onu onaylayarak gülümsemeye devam etti Jamie. "Zamanla her şey daha da değişecek ve artık burada bir esir ya da misafir olarak değil, klanın bir parçası olarak yaşadığını sana da söylemem gerektiğini düşündüm. Gerard yaşlandı ve biz gün geçtikçe çoğalıyoruz. Kadınlar doğuruyor, çocuklar büyüyor. Yeni bir şifacıya ihtiyacımız var ve bu sen olacaksın."

Şaşkın bir şekilde güldü Elizabeth. Ancak Jamie'nin ciddi olduğunu fark edince bunun bir şaka olmadığını anladı. "Önce düşmandım, sonra esir ve hain oldum. Şimdi de şifacınız mı olacağım? Hayatınızı öylece bana mı emanet edeceksiniz?"

"Bunu zaten çoktan yaptım, sen de beni pişman etmedin. Biz bir günde bu duruma gelmedik. Yaşananlar beraberinde güven ve saygıyı getirdi. Kaçarken de istediğin bu değil miydi? Esir olmadığın ve kendi düzenini kurabileceğin bir hayat, ben de sana bunu sunuyorum."

Jamie'nin gözlerine amacının ne olduğunu anlamaya çalışarak bakmaya devam ederken sordu Elizabeth. "Bunu istemezsem ne olacak?"

"Bizleri hayal kırıklığına uğratmış ve güvenimizi boşa çıkarmış olacaksın. Bu da seni yeniden esirim yapar. Karar senindir Leydim."

Bunun aslında bir seçim olmadığının ve Elizabeth'in bu çözümü kabul etmekten başka çaresi olmadığının ikisi de farkındaydılar. Bu yüzden manidar bir şekilde başını sallayarak alay etti genç kız. "Kararı bana bırakma nezaketini gösterdiğiniz için size minnettarım Lordum."

İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin