1| İlk Görüş

15.5K 886 747
                                    

⚠️kurgu omegaverse evreninde geçiyor ve baştan her şeyi açıklamadım, biliyorsunuz varsayıyorum eğer bilmiyorsanız biraz araştırma yaptıktan sonra okumanızı öneririm her şeyi daha iyi anlamanız açısından.

첫 만남

Gökyüzü karanlıktı. Yıldızlar ise gökyüzünün karanlığını içlerine hapsetmek istercesine parıldıyorlardı. Etrafta ağaçtan başka bir şey yoktu belki ama yıldızlar bir nebze olsun ona yol gösteriyordu.

O kadar çoklardı ki, Jimin başını kaldırıp yukarı baktığında onlara dokunabilecekmiş gibi hissetmeden edemedi. İstemsizce ellerini uzattı uçsuz bucaksız gökyüzüne doğru.

Etrafta kimse yoktu ve korkuyordu. Şehirden ormana inmek yaklaşık iki saat önce ona bu kadar saçma bir fikir olarak gelmemişti. Hatta açık havanın iyi geleceğini düşünmüştü. Aslında gelmişti de, yalnız Jimin bu kadarının yeterli olduğunu düşünse de artık geri dönemezdi.

Kaybolmuştu.

Hiç tanımadığı bu şehirde, hiç tanımadığı bu ormanda kaybolmuştu işte. Saatlerdir telefonunun çektiği bir yer arıyordu ama bulamamıştı ne yazık ki. Kollarını yukarıda tutup telefonun çektiği bir yer aramak onu yormuştu. Üstelik hava da git gide soğuyordu. Yanında yiyecek adına hiçbir şey yoktu. Yürürken belki susar diye bir şişe su almıştı sadece.

Ayağı dala takılınca sendeledi ama düşmekten kurtuldu son anda, "Kahretsin!" içinden küfürler etse de dışına sadece bu kadarını vurabilmişti.

"Bu ormanda telefonun çektiği bir yer yok mu? Ne biçim orman bu?" söylene söylene yürürken yorulduğunu hissetti ve bir ağacın kenarına çöktü. Biraz mola vermekten zarar gelmezdi. Zaten kaybolmuştu ve bu yolun sonu nereye çıkıyordu onu da bilmiyordu.

"En azından yanına yiyecek bir şeyler almalıydın. Aptal Park Jimin." su şişesini açıp kafasına dikti ve boş olan şişenin dibinde kalan bir yudum suyu sallayıp sinirle bir kenara fırlattı.

"Şimdi en ufak bir ses duyarsam korkudan altıma yaparım bu yüzden lütfen, sayın orman, hiçbir tehlikeyle karşılaşmadan eve dönmeme izin ver. Lütfen." Bunu söylerken de ellerini dua eder gibi birleştirip havaya doğru kaldırmıştı.

Park Jimin o kadar da korkak sayılmazdı ama şimdi burada böyle tek başınayken -üstelik hava karanlıktı- korkmamak işten bile değildi.

Biraz daha o ağacın dibinde oturup soluklandıktan sonra ayağa kalktı. Ama aniden yaptığı bu hareket başının dönmesine ve onu kalktığı yere geri oturtmasını sağlamıştı. Eliyle başını tuttu ve gözlerini kapattı acıyla tıslayarak, "Hay sikeyim. Bu da neyin nesiydi? Kafama biri bıçak saplamış gibi hissettim. Aman Tanrım deliriyor olmalıyım."

"Hayır, hayır. Sadece aç olduğumdan dolayı. Başka bir şeyden değil." bu sefer yavaşça ayağa kalktı ve yürümeye kaldığı yerden devam etti. Gözüne doğru gelen çalıları yavaşça itiyor, ayağına dolaşanları da ayağıyla temizlemeye çalışıyordu. Ve tabi ki bir yandan da söylenmeyi unutmuyordu asla. "Burada ölüp gideceğim resmen."

"Kimse yok mu?" Bu sefer bağırmaya karar vermişti. En azından belki uzaktaki biri duyar da ona cevap verirdi. "Hey! Burada kimse yok mu diye sordum?!" cevap gelmeyince sertçe bir taşa tekme attı ve bu ayağının acımasına neden oldu.

Ayağını tutarak acıyla tısladı önce. Sonrasında ise tekrar başına giren o ani sancıyla olduğu yere çivilenmişti. Biri bıçak sokup çıkartıyor tanımı tam da bu ana göreydi. Başının acısı biraz olsun hafiflediğinde geçtiğini düşünmüştü lakin bu sefer de karnına giren sancıyla olduğu yerde iki büklüm oldu. Yere çöktü ve acısının geçmesini bekledi.

Sodom ve Gomore | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin