Bir Avuç Yaz-
Beyaz sakallarını ovuşturan adamın yüzünü ciddiyet kaplamıştı. Belki de sadece eski günlerdeki gibi sarsılmaz otoritesini hissettirmeye çalışıyordu. Çatık kaşları eskisi gibi değildi artık. Farkettirmemeye çalışsa da utanç alnının ortasına kazınmıştı.
Oturduğu yerde tam karşısındaki şömineye baktı. İlk evlendiklerinde karısıyla burada, yerde saatlerce kıkırdaşarak otururlardı. Gözlerini kapatıp konuşmalarını hatırladı.
"Küçükken büyük bir Sezen Aksu hayranıydım." demişti karısı. Gözleri gençliğin verdiği ışıltıyla parlıyordu. Hemen yanı başında oturan adam "Söylesene bir şarkısını." diyerek ısrarlı gözlerini karısının üzerinde gezdirdi.
"Olmaz ki, utanırım." karısı tebessüm etti. Adı Zeynep idi. Zeynep, kumraldı ve yeşil gözleriyle bir yağlı boya tablosunu andırıyordu. "Hiç bir şarkı sözünü hatırlamıyorum işe bak." Zeynep'in yüzüne tüm şefkatiyle baktı. Ardından ekledi.
"O kadar güzelsin ki hepsini unutturuyorsun bana."Şimdiyse sağındaki çekyatta yatan acınası haldeki kadına baktı. Hareketsiz bir şekilde yatan ve hayatı bir fişe bağlı olan kadına. İki yıldır o şekilde yatıyordu. Oğlu fişi çekemiyordu bu onun kararıydı. Bir gözyaşı istemsizce yaşlı yüzüne süzülmüştü. Ama hayır, üzülmesi çok saçmaydı. Üzülmesi o kadar saçmaydı ki. Çünkü onu bu hale kendisi getirmişti. Üzülmeye, ağlamaya hakkı yoktu onun.
Soğuk kış günlerinde karısı evde oğluna bakarken o başkalarının koynuna girmişti. Sorumluluk taşıma bilinci yoktu onun.
O yüzden şimdi pişman olmak için çok geçti. Karısını kendi elleriyle üzmüştü. Karısının bu hale gelmesi tamamen onun suçuydu. Tanrı her gün fişe bağlı karısına bakması için onu cezalandırıyordu.
Tüm parasını içki ve kumara harcadığından beri kendi oğlu bile yüzüne bakmıyordu artık. Nasıl baksın? O da biliyordu suçun kimde olduğunu. O gece annesinin atladığı pencereye baka baka uyumuştu zavallı çocuk. Pencereden eğilip kanlar içerisinde yatan kadına bakmıştı.
Kafasının sol üstünden kanlar akıyordu. Ve yemyeşil gözleri açık bir şekilde ona bakıyordu. Annesinin gözlerinde kendisininkinden renkler buldu küçük çocuk. Sanki gözleri dile gelmiş, yüzündeki tebessümle birleşmişti. "Seni seviyorum." diyordu. Ambulans gelip onu alana kadar izledi. Kıpırdamadan, hareketsiz biçimde annesinin silüetine bakıyordu. Hemşireler onu ambulansa koymadan önce son kez açık olan gözlerine baktı. Bu sahne sonsuza kadar kafasının bir köşesine kazınacak, soğuk günlerde içini burkacaktı. Görüyordu artık. "Seni sonsuza kadar seveceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avuç Sonbahar
Novela JuvenilSararmış yaprak ; Uçmayı hayal eder Düşmeden önce -Haiku/e.k. Sonbahar, bana eski evimizin bahçesinde açan çiçekleri hatırlatır. Her sonbaharda, bahçemizin kuzeyinde biriken aster çiçeklerinin bir diğer adı da yıldız çiçekleri ya da yıldızpatıdır. Y...