"Mavi Gözlü Beyaz Ejder"

3.9K 463 109
                                    

"Ne oldu? Defne iyi mi?" Kendini hastane kapısından içeri attığında ona bir şey olmaması için dua ediyordu Oktay Niler.

Annesinin yanında dudak büzmüş bekleyen Eylül babasını görür görmez üstüne atladı. "Baba... Defne kusup duruyor..." İri gözleri ağlamaktan şişmişti. Henüz 7 yaşındaydı.

Oktay kızını sıkıca tutup saçlarını öptü ama endişeliydi. "Tamam bebeğim merak etme ona bir şey olmayacak." Karısına baktı. "Nehir o iyi mi?"

Nehir Niler gözlerini sildi. "Bilmiyorum, birden kusmaya başladı, ateşi o kadar yüksekti ki Oktay..." İç çekti. "Buraya getirdiğimizde bembeyazdı. Ya ona bir şey olursa?"

Oktay endişesini gizlemeye çalıştı. Defne doğduğunda da hasta bir çocuktu. Ve ona bir şey olmasından aklı çıkıyordu. "Olmayacak, merak etme."

Nehir ona başını salladı. "Jack Liz'i bulup getirdi. İkisi de yanındalar."

Eylül kıpırdanıp duruyordu. "Ben de gitmek istiyorum. Defneciğim beni isteyebilir, bırak beni baba."

"Ben bir bakayım." Oktay gidemeden odadan Liz Rhydian ve Jack çıktılar. İkisinin de yüzünde kötü bir şey olmuş ifadesi yoktu.

"Merak etmeyin iyi." Dedi Liz. "Son derece kendinde. Sadece çok kusmuş, su kaybetmiş, bu yüzden biraz meyve suyu verdim. Hemen bu kadar telaşlanmayın."

"Şükürler olsun." Nehir rahatlamıştı.

Oktay da rahat bir nefes aldı. En azından iyiydi. "Nesi var Liz? Dürüst ol lütfen."

"Tabi ki Oktay, ne zaman senden bir şeyi sakladım ki?" Liz gülüyordu. "Defne hasta falan değil. Sadece-"

"Sadece kurbağa yemiş." Diye tamamladı Jack.

Nehir'in yüzündeki endişeli ifade donup anlam vermeye çalışır bir ifadeye dönüştü. "Ne yapmış?"

Liz kendini tutamayıp kahkaha attı. "Kusura bakmayın ne olur biliyorum gülmemem gerek ama bunu söylerken o kadar sevimliydi ki kendimi tutamadım."

Oktay hala şaşkın bakıyordu. "Kurbağa mı yemiş?"

Eylül de iri gözlerini kocaman açmıştı. "Kurbağa nerede satılıyor ki?"

Liz kahkasını bastırdı. "Onu inan ben de merak ettim tatlım, sanırım zehirli bir türdü."

Jack iç çekti. "Bilmiyorum kurbağa yedikten sonra kusmak için zehre çok ihtiyaç yok aslında."

Oktay "O uyanık mı?" dedi. "Bir görsek iyi olacak."

Eylül onun kucağından atlayıp koşarak Defne'nin odasından içeri girdi. Yatağa tırmanıp Defne'nin üstüne atladı ve sarıldı. "Bir daha asla kurbağa yeme Defneciğim asla!"

Defne oldukça sakin görünüyordu. Bir eliyle hala meyve suyunu içerken diğer eliyle Eylül'ü tutmuştu. "Bundan daha var mı?"

Liz Rhydian ona bir meyve suyu daha verdi. "Daha iyisin değil mi canım?"

Oktay Niler hala şaşkın bakıyordu. "Defne... Bebeğim, kurbağa mı yedin sen?"

Defne ikinci meyve suyunu açarken "Evet iğrençti." Dedi. "Ama bak bunu kazandım." Elinde tuttuğu üstünde yaratıklar olan kartları gösterdi. Ne kadar heyecanlı olduğu gözlerinden okunuyordu.

Oktay gözlerinin seğirdiğini hissediyordu. "İddiaya mı girdin sen?"

Defne mutlulukla başını salladı. "Evet. Bu kartlardan kimsede yok oğlum! Mavi gözlü beyaz ejder bu! Kurbağa da küçüktü zaten tek lokmada yuttum."

Oktay Niler henüz tepki gösteremeden Nehir Niler elinde olmadan bağırdı. "Sen bu iki dandik kartı almak için kurbağa mı yedin? Sende hiç akıl yok mu çocuk delirtecek misin sen beni? Kurbağa yemek ne demek ya! İnsan kurbağa yer mi?"

Defne biraz olduğu yerde sinip yutkundu. "Ama mavi gözlü beyaz ejder..."

"Başlatma mavi gözüne de beyaz ejderine de! Ölebilirdin!"

Liz onu sakin tutmaya çalışıyordu. "Sakin ol Nehir çocuk işte..."

"Çocuksa otursun evinde! Sinirlerim bozuldu çıkarın beni buradan."

Liz onu çıkarırken Defne kapı kapanır kapanmaz arkasına yaslandı. "Annem çok abartıyor değil mi? İyi ki ona gerçeği söylememişim."

Eylül merakla ona baktı. "Gerçek mi?"

"Evet, bende zaten mavi gözlü beyaz ejder kartından üç tane var kızım."

"Ne demeye kurbağa yedin lan o zaman?" Oktay kendini tutamamıştı.

Defne kayıtsızca meyve suyunu içmeye devam etti. "Çünkü çocuklardan biri o kurbağayı kimse yutamaz dedi."

Oktay derin bir nefes alıp başını tuttu. "Ben galiba kalp krizi geçireceğim."

Jack kendini tutamayıp güldü. "En azından yapamayacağı şey yok, bunu öğrenmiş olduk."

"Daha 7 yaşında onunla baş edemiyorum. 17 olduğunda ne yapacağım?"

"Bunu düşünmek için on yılınız var komutanım."

Eylül onu çimdikleyince Defne yerinden sıçradı. "Ne yapıyorsun ya?"

"Yapamaz dediler diye kurbağa mı yedin? Bak seni hasta ediyormuş!"

"Ne yapsaydım?"

"Yok yaa deseydin, ben salak mıyım deseydin! Bir daha asla böyle hastalandırmalı bir şeyler yapmayacaksın yoksa seninle konuşmam."

"İstediğimi yaparım!"

"Yapamazsın! Sana bir şey olursa biz ne yapacağız düşündün mü hiç?"

"Bana bir şey olmaz!"

"Yapmayacağım de!"

Defne tavrını değiştirmeden arkasına yaslandı.

"İyi." Eylül yatağından atlayıp kapıya yürüdü.

"Nereye ya?"

"Konuşma benimle!"

Eylül kapıdan çıkıp giderken Defne de surat asarak arkasından baktı. Kaşlarını çatıp bağırdı. "Konuşmam zaten!" Hemen sonra yutkunup Jack ve babasına baktı. "Zaten o benim ikizim, mecbur konuşacak değil mi?"

Jack "Bilmem." Dedi. "Onu epey üzmüş gibiydin bence ciddiydi."

"Bana ne yapacağımı söyleyemez o da!"

Jack onun yatağının kenarına oturdu. "Kendini onun yerine koy ufaklık, biri kardeşini zehirlese ne yapardın?"

"Beni kimse zehirlemedi, ben kendim yedim."

Jack gülümseyip onun yanağını okşadı. "O da bu yüzden kızgın, sen onun ikizini zehirledin. Ve yine zehirleyeceğim diyorsun."

Defne bir an durup düşündü sonra başını eğdi. "Zehirli olduğunu bilmiyordum."

"O zaman bir dahaki sefere bir şey yapacağın zaman sana vereceği zararı iki kez düşün olur mu? Hepimiz için çok önemlisin. Ama o sensiz devam edemez."

Defne iç çekip yataktan indi ve odadan çıktı. Jack onu izlerken gülümsüyordu. Kafasını çevirip Oktay Niler'i gördüğünde doğruldu. "Galiba 17 yaşına geldiğinde ne yapacağınızı düşünmenize gerek yok. Tanrı Defne'yi yollarken yanında kontrol panelini de göndermiş."

Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin