"Cam Dürbün Gözlü Ejderha"

4K 468 79
                                    

"Sonra babam da bize abi aldı biliyor musun Arthurcuğum? Çünkü Jack'e bayıldık doğrusu. O çok efendi bir çocuk. Güzelce yaratmışlar dimi canım?"

Arthur kucağında oturan minik Eylül'ü mest olmuş bir suratla dinliyordu.

Eylül küçücük ellerini onun yüzüne koyup kendine yanaştırdı.

"Ve sonra bir baktık ki saçımız aynı! Babamın ve Depneciğimin gibi! İnanabildin mi buna?"

Altın rengi kocaman gözleriyle yukarı doğru baktı. Gözlerini huşu içinde sakince kapatmıştı şimdi. Kafasını sallayıp konuşmaya devam etti.

"Meğerse o zaten bizim çocuğumuzmuş! Buna çok şaşırdın değil mi tatlım biz de çok şaşırdık. Neyse ki onu bulup eve getirdik. Yatağını ben yaptım. Kaplumbağalı yastık seçtim." Kıkırdadı.

"Jack kocaman bir beyefendi olunca ona arabalısını alırız. Arabayı büyükler alır."

Elini uzatıp Arthur'un yanında oturan Richard'ın yanağına dokundu.

"Sen de bizi dinliyorsun değil mi?"

Richard ona gülerek saçlarını sevdi. "Dinliyorum tabii ki bebeğim."

Arthur kafasını salladı. "Yine tansiyonum düştü, böyle bir şey nasıl olabilir ya?"

Eylül'ü gıdıklayıp kıkır kıkır gülmesini sağladı.

"Sen oyuncak mısın ha?"

Richard da güldü. "Ben de kız bebek istiyorum."

Oktay evden çıkan Jack'e baktı. Defne omuzlarında oturmuş konuşup duruyordu. Jack 14 Defne ise 4 yaşındaydı.

Arthur da onlara baktı. "İyi anlaşıyor gibiler."

Oktay ona döndü. "Evet, ikisiyle de o kadar iyi anlaşıyor ki tanımayan biri doğduklarından beri birlikteler zanneder."

Defne sesini kalınlaştırıp bağırdı.

"Şimdi şu tarafa bak dürbün gözlü ejderha!"

Jack onun söylediği tarafa döndü.

"Oradaki düşmanlar çok fazla, başa çıkamayız."

Defne kafasını eğip onla göz göze geldi.

"Sen bu dünyada kalan tek cam dürbün gözlü ejderhasın Jack! Sakın pes etme! Sen yapamazsan kimse yapamaz."

Tekrar dikleşip heyecanla zıpladı.

"Hele de seni eğiten muhteşem ejderha eğitmeni bacaksız Lucky'se!"

Jack dayamayıp bir kahkaha attı. "Bacaksız Lucky ne ya?"

Defne şaşkın gözlerle ona baktı. "Trendeki adam işte. Bacaksız Lucky."

Jack artık o kadar gülüyordu ki onu tutamayıp önündeki banka indirdi.

"Bıçaksız Lucky'di o bacaksız değil."

Defne ona bir tekme attı. "Sen ne bilirsin, salak!"

"Bıçaksızdı çünkü tek barutlu silah ondaydı."

"Benim de var boncuklu!"

"Tamam, bacaksız Lucky. Bu boyla sana bu isim daha çok uydu zaten."

Defne bağırarak onun üstüne atladı. "Seni cam gözsüz ejderha püresi yapacağım!"

Jack onu üstünden almaya çalışırken nefessiz kalmış çimenlerin üstünde hem gülüp hem oynuyorlardı.

Nehir iç çekerek mutlu gözlerle onlara baktı.

"Nasıl da eğleniyorlar."

Oktay karısını kendine çekti.

"İçimde yanlış yaptığıma dair tek bir endişe yok Nehir. Aptalca mı düşünüyorum dersin?"

Nehir gülümseyerek ona baktı.

"Bu güzel çocuğun, çocuk olduğunu hatırlamaya çok ihtiyacı varmış Oktay. Verdiğin en doğru kararlardan biriydi inan bana."

Karşılarında oturan Liz de gülümsedi. "Bence de. Onun iyi bir genç adam olmasına sebep olacaksın."

Eylül Arthur'un kucağından atlayıp Jack'e doğru koştu ve ona sarıldı. Jack gözlerinin içi gülerek onun sarılışına karşılık verdi.

"Şimdi prenses oyunu sırası, olur mu çocuklar?"

Defne ayağa kalkıp gururlu bir duruşla Eylül'e baktı. "Pekâlâ, prenses kalene saklan! Seni koruyacağız!"

Jack'i ona doğru itekledi. "Ejderhamı sevebilirsiniz Prenses Hanım. Isırmaz korkmayın."

Eylül kıkırdayarak Jack'in saçlarını okşadı. "Ne uslu bir ejderha bu böyle."

"Cam dürbün gözlüler böyle olmazlar. Hep kavga ederler. Ama ben bunu iyi eğittim."

Eylül ellerini birleştirip Jack'e baktı abartılı bir endişeyle. İri altın gözleriyle ona bakarken Jack'in gördüğü en masum bakışlara sahipti.

"Ah sakın kavga etme cam bürbünlü göz oğlum ejderha! Kanın akabilir."

Jack gülerek başını salladı. "Dikkat ederim prensesim."

Eylül ona yaklaştı. Kocaman gözleri ciddiyetle bakıyordu.

"Ben çok ağlamıştım bir keresinde senin yüzün kanayınca hatırladın mı?"

"Hatırladım tabi, merak etme bir daha yapmam."

Eylül sevecen bir tavırla Jack'i sevdi. "Yapma tabi canımın içi. Sen bizim tek oğlumuzsun ne yaparız sana bir şey olursa. Minik oğlum bürbün camı."

Defne elini salladı havada. "Ederse benden dayağı yer!"

Akşama doğru Arthur ve Richard izin isteyip kalktılar. Eve ve Liz Nehir'le bahçede arabalara doğru ilerlerken Oktay istedikleri bir şeyi vermek için eve girmişti.

Arthur çocuklara doğru yürürken Richard peşindeydi.

Üçü çimenlerin üstünde oturuyordu. Eylül gözlerini Arthur'a dikti.

"Gidiyor musun yoksa?"

Arthur ona gülümseyerek önünde eğildi.

"Gidiyoruz bebeğim. Ama yine geliriz olur mu?"

Eylül sevecenlikle başını salladı. "Tamam!"

Richard Eylül'ü severken Arthur Defne'nin saçlarını karıştırdı. Jack'in sırtına tırmanmaya çalışan Defne ona bakmadı bile. Sonra birden aklına gelmiş gibi Jack'i onlara doğru itekledi. "Ejderham." Mağrur bir bakışla ikisine baktı. Jack'in kafasını eğdi. "Ejderhamı sevin. Isırmaz."

Arthur ve Richard gülerken Jack onlarla göz göze gelmemeye çalışıyor gibiydi. Her ne kadar Oktay Niler onu evine almış olsa da herkesin aynı fikirde olmadığını biliyordu. Kendine bakan şüpheci gözleri sevmiyordu.

Arthur Rhydian'ın "Jack." diyen sesiyle kafasını kaldırıp onunla göz göze gelmek zorunda kaldı. Ama bakışlarında şüphe yoktu.

Arthur hafifçe güldü ona. "Bizi tanımıyorsun ama sana bunu söylemek isterim ki Oktay'ın verdiği kararların arkasındayız. Ne olursa olsun."

Richard da başını salladı. "O sana güvendiyse biz de güveniriz."

Jack şaşkınlıkla onlara bakarken Arthur gülüp onun saçlarını karıştırdı ve kalktı.

Evin kapısında onları izleyen Oktay gülümsedi. İyi arkadaşlar seçtiğini biliyordu.

Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin