Kainatı içime almış, kefenini giymiş ormanda bir o yana bir bu yana koşup duruyordum. Nefes nefese kalan bedenime oksijen fazla gelmişti. Dudaklarım hiç kapanmadan derin derin nefesler alıyor, karşımdaki ölü bedene bakıyordum. Bedenime fazla gelen o...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-Geçmiş-
"Heyecanlanınca burnundan nefes alıp ağzından vermen gerekiyor."
"Yeter Hazer, yok benim sosyal fobim mobim."
Son bir haftadır Hazer'in bana söylediklerini yapmaya çalışıyor ancak hiçbir geri dönüş alamıyordum. Bu durum beni sıkmaya başlamıştı
Ben titrek, sesi çıkmaz çekingen belki de ezik bir insandım, bu duruma alışmıştım.
"Bak hoca gelecek şimdi, bırakalım bu konuyu."
Teneffüsün bittiğine dair çalan zile rağmen Hazer'in susmayıp not defterine benim için aldığı notları okumaya devam edeceğini biliyordum. İnatçıydı, gerçekten çok inatçıydı.
"Sosyal fobin var inan bana."
Hazer'in kurduğu cümleye başımı olumsuz anlamda sallamıştım.
"Hayır, dün annem ileride düzeleceğimi söyledi."
Hazer şaşırmıştı.
"Bu konuyu annenle mi konuştun?"
"Ben konuşmadım. Eve gelen komşuların sorularını kekeleyerek cevaplayınca, komşular anneme 'bu kız kime çekmiş böyle, babası dilli anası dilli bu niye dilsiz.' deyip anneme çemkirdiler."
"Ve annen, ileride düzeleceğini mi söyledi?"
Tek kaşı kalkık vaziyette cevabımı beklerken hızla başımı sallayıp "Utangaç ve çekingen olduğumu söyledi. O da küçükken benim gibiymiş, büyüyünce düzelmiş." demiştim.
Hazer'in tek kaşı inip dudakları alayla yukarı doğru kıvrıldığında kaşlarımı çatmıştım.
"Ve sende buna inandın Pinokyo, öyle mi?"
Sorusuna başımı sallarayak cevap verdiğimde içeriye hoca girmiş, sınıfta ki gürültü kaybolmuştu.
Hazer "Hem saf, hemde aptal bir Pinokyosun." diyerek sessizce fısıldarken, sıramın altından matematik kitabımı çıkarıyordum.
"Bana o soytarının adıyla seslenme!" Sinirli fısıldayışım ile birlikte hoca derse başladığında Hazer'de ki bütün ilgimi almış, hocaya vermiştim.
"Pekala çocuklar, çalışma kitabı 103'üncü sayfadaki soruları sırayla yapacağız. Ayça sen başla kızım."
Hocanın kurduğu cümle kulaklarıma ulaşır ulaşmaz, bacaklarım ve ellerim karşı koyamayacağım bir şekilde titremeye başlamış gözlerim kararmıştı.
Ne yapacaktım?
En son tahtaya çıktığımda hocadan bir ton azar işitmiş, göz yaşlarıyla sınıftan kovulmuştum.
Yine aynısı olacaktı, yine yapamayacak yine sınıftan kovulacaktım. Hayır sadece kovulmayacak, hocadan koca bir de tokat yiyecektim.
Kararan gözlerimde bulduğum ufak açıklık ile önümdeki sıraları saymaya çalışmış, bana gelecek soruyu hesaplamıştım. Ardından ise çalışma kitabından o soruyu çözmeye başlamıştım.