5. Bölüm: Patenci çocuk
Dalgın kız
*****
Ölüyorum... Evet ölüyorum, o çatıdan yere çakıldım ve bütün uzuvlarımı kaybettim. Hareket edemiyorum çünkü Azrail canımı almaya geliyor, hareket edemiyorum çünkü ruhum bedenimden yavaşça ayrılıyor, hareket edemiyorum çünkü hissettiğim soğukluk hayal olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar hayal. Duyduğum ses, soluduğum koku, gördüğüm gözler bana dizilerdeki o rüyaları anımsatıyor, ölüm ve yaşam arasında arafta kalırken görülen rüyaları...
"Öldüm" dudaklarımın arasından fısıltı gibi çıkan kelimeyle üzerimdeki ağırlığın hafiflediğini hissettim. Başımın yanındaki eli kalkarken gözlerimi sıkıca yumup açtım bir kez. Ölmemiştim, onun atan kalbi yaşadığımı kanıtlar nitelikteydi. Teninin soğukluğu beni hayata döndürmüştü sanki.
"İyi misin?" dediğini duydum ayaklandığında. Bakışlarım bir anlığına etrafı taradığında hala çatıda olduğumuzu fark etmem uzun sürmemişti. "İyi miyim?" dediğimde bedenim bu soruyu yanıtlarcasına bir reaksiyona girdi. Başımın arkasında hissettiğim ağrıyla yüzüm buruşurken başımı çatının taşlı zemininden ayırıp doğruldum. Gözlerim başımın düştüğü yeri bulduğunda gördüğüm kırmızılıklarla bir an başım döner gibi oldu.
"Bak iyi değilsin tamam mı, burada bekle birazdan gelirler" dedi ve çatının arka tarafına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Oturduğum yerden destek alarak ayaklanırken ona doğru bağırdığımda sesim beklediğimden yüksek çıkmıştı.
"Rüzgar dur! Sana ihtiyacım var!" Duvarın arkasına saklanan bedeni beni oraya gitmeye iterken iki adım dahi atamadan kendimi tekrar yerde buldum. Bir elim başımın arkasına gittiğinde hissettiğim ıslaklıkla bakışlarım duvarın arkasında beni izleyen elalara gitti. Elimi başımdan ayırıp ona doğru uzattığımda yüzündeki ifadesizliğin korkuya dönüştüğünü gördü gözlerim. Derin bir nefes aldım. Hayır acımıyordu, sadece dengemi bozuyordu.
"Rüzgar gel lütfen" dediğimde gelen o olmamıştı. Bakışlarım endişeyle bana doğru koşan ablamı bulduktan sonra hemen arkasındaki annemi ve babamı görmem de uzun sürmemişti.
"Eylül!" dedi ablam korkuyla yanıma otururken. "Eylül ne oldu burada? Sen aklını mı kaçırdın!" dediğinde gözlerim duvarın arkasında beni izlemeye devam eden Rüzgar'ı buldu.
"Abla şizofrenim ben unuttun mu?" dediğimde yüzündeki korkuya bir de şaşkınlık dahil olmuştu. Rüzgar'ın duvarın arkasına saklanan gözlerini sadece ben görüyor olamazdım değil mi? Ablam da baktığım yöne baktığında ani bir hareketle başını duvarın arkasına gizlemesiyle gördüğü her zamanki gibi bir boşluktu. Yine bana inanmayacaktı işte, yine kendine gel diyecekti.
"Rüzgar kurtardı beni" dediğimde ablamın bakışları beni buldu. Bakışlarındaki hüzün yine yerini almıştı. Gidip oraya bakmaktansa 'öyle biri yok' diyecekti bana. Söyleyeceğini bilmenin verdiği hüzünle başımı eğerken beklemediğim bir hareketle ayaklandı ve duvara doğru yürümeye başladı. Meraklı bakışlarım ablamı bulurken annemin yardımıyla ayaklanıp ablamın peşinden yürümeye başladım. Çok sürmeden duvarın arkasına geçtiğimizde bizi karşılayan koca bir boşluktu. Ablam gözlerinde hayal kırıklığıyla bana dönerken sanki o da bu sefer umutlanmıştı benim gibi. Kolları bedenimi sardığında kendimi ilk defa bu kadar güçsüz hissediyordum. Gözlerimi sıkıca yumdum, bu da bir hayaldi işte, gerçekliğinden emin olduğum bu an da hayallerimin bir parçasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalimdeki Sen
Teen FictionBir varmış, bir yokmuş... Bütün destansı masallar böyle başlar değil mi? Önce bir varmış derler, birileri var olur, o birilerinin masalları var olur. O masallar yaşamlarını sürdürdükçe büyür, büyür ve o birileri fark etmeden kendilerini birbirlerin...