Çantamı koltuğun üzerindeki bölmeye yerleştirip Mila'yı aradım ama açmıyordu. Böyle giderse tek başıma gitmek zorunda kalacaktım. Tek başıma gitmek istemiyordum ama buraya kadar geldikten sonra da dönmek mantıksız olurdu.
Otobüs hareket etmeden birkaç saniye önce telefonuma gelen bildirimi açtım.
Mila: İyi yolculuklar. Birbirinize dikkat edinnn :)
Mesajı anlamayıp başımı kaldırdığım anda çoktan hareket etmeye başlamış otobüste çantasını benimkinin yanına yerleştiren Venüs'le göz göze gelmem bir oldu.
Beni görünce kocaman gülümseyip elindeki bez çantayı uzattığında sorgulamadan elime aldım.
Birkaç saniye sonra rahatça kendini yanımdaki koltuğa bırakmıştı. Biraz soluklanıp bana döndü.
Elimdeki torbayı alırken geç kaldığı için özür diliyordu. Yüzümdeki şaşkın ifadeye bakıp gülerek
"Bu aralar İstanbul'a gitmeyi düşünüyordum zaten. Sabah Mila ile konuşurken o söyledi. Ben de onun biletine el koymuşum gibi oldu."
Tanrım çok mutluyum.
"Anladım."
İfadesiz yüzümü cama çevirip kocaman gülümsedim.
O sırada yansımadan bana doğru dönük olan Venüs'ü görmemle gülümsemem kayboldu. Ona döndüğümde sırıtıyordu.
Nasıl bu kadar güzel ve etkileyici olabiliyordu ki.
Yapmacık bir üzüntüyle "Sen pek memnun olmadın sanırım. Arkadaşınla gezecektini-."
Eskiden de böyleydi. Hatta onu ilk aradığım gün heyecandan konuşamadığımda kapatacağını söylerken de sesi aynı böyle blöf yapar gibi çıkıyordu.
"Hayır... Yani benim için sorun yok." başımı eğip tırnaklarımla oynarken devam ettim. "Zaten... Zaten oraya gezmeye gitmiyorum."
Yüzündeki gülümseme yerini benimkine benzer bir ciddiyete bırakırken başını salladı.
Sen gülümse. Ben de ömrümün sonuna kadar seni izleyeyim. Olmaz mı?
Sen tam bir platonik oldun. Bilmediğim bir şey söyle. İç sesimle atışıp duruyordum.
~~
Yola çıkalı yaklaşık iki saat olmuştu ve ben şimdiden sıkılmıştım. Çantamda bilgisayarım ve onun içinde de birkaç film vardı ama istemeye çekiniyordum.
Ona döndüğümde gözlerini kapatmış müzik dinlediğini gördüm. Arkamızdaki koltuk henüz boş olduğu için koltuğunu yatırmıştı. Aslında o gözlerini açana kadar onu izleyebilirdim ama hazır uyumuşken ve şurda biraz yerim varken çantamı almak daha mantıklı gelmişti.
Kendi koltuğumu da biraz yatırıp dizlerimin üzerine çıktım.
Onun üzerinden uzanıp üst bölmeye kolumu uzattım. Ama elim onun çantasına çarpmıştı. Kendikimi almak için bir daha uzandığımda belimde hissettiğim ince parmaklarla dengemi kaybettim. Venüs'ün üzerine doğru düşeceğim sırada çantama asılıp yerime geri fırlamış, resmen cam ile koltuk arasına sıkışmıştım.
Ne kadar romantik değil mi?
"Benden isteseydin verirdim." dediğinde sıkıştığım yerden çantayı uzatarak tatlı tatlı gülümsedim.
"Bak gerek kalmadı."
Kafasını iki yana sallayıp güldüğünde elimde olmaksızın gülüşüne dalıp tebessüm etmiştim. Bana dönüp dikkatli dikkatli yüzüme baktığında hızla toparlandım.
~~
Getirdiği bez torbanın içindeki termustan sıcak çaylarımızı içerken dinlenme tesisine varmıştık bile.
O karnını tutup lavaboya koşarken gülümseyip atıştırmak için içerideki markete girdim. Hiçbir şey söylemiyordu ama son yarım saattir midesinin bulandığı belliydi. Hatta iyi bile dayanmıştı. Midesinin araba yolculuklarına pek dayanıklı olmadığını biliyordum.
Birkaç abur cubur ve mide bulantısı için ilaç alıp otobüse geçtim.
Geldiğimde kendi yerine oturmuştu. Orada durup birkaç saniye yüzüne baktım. Tabi ki üzerinden atlamaya falan çalışmayacaktım. Anlayıp ayağa kalkmak için hareketlendiğinde "Cam kenarına geç istersen. Miden bulanıyordu iyi gelir dikkatini dağıtır." dedim
O cam kenarına geçerken muavinin getirdiği sulardan birini açıp az önce aldığım ilaçla ona uzattım.
"Mide bulantın için."
Gülümseyip "Sağ ol." demişti.
Sen de...
Bilgisayardan pek dikkat etmeden açtığım filmin başını görmemle sertçe yutkundum. Bunu beraber izlemiştik.
Bir akşam konuşurken bir anda gitmiş ve gece çok geç geri dönmüştü. Böyle gitmesi en başta canımı fazla sıkıyordu
O sırada büyük ihtimalle uyuyakalmış oluyordu ama düşünemiyordum.Uyku sorunları olduğunu biliyordum. Sorun gitmesi de değildi. Döndüğünde tek bir şey söylemeyişiydi canımı sıkıyordu. Belki de saatlerdir benden mesaj bekliyorsun kusura bakma uyuyakalmışım demek zor değildi değil mi? Daha sonraları ise bu canımı sıkmayı bırakmıştı. Hatta sonunda uyuyabildiği için seviniyordum bile.
O gece gerçekten çok beklemiştim ve uyuyamamıştım. Geri dönüp mesaj attığında bir şey söylemesini bekledim. Ben o zaman uyuduğunu düşünememiştim o da uyuyordum bile dememişti zaten.
Konuşmak istiyordum ama üzülmüştüm. İyi geceler dilediğimde uyuyup uyumayacağımı sormuştu. Hayır dediğimde ise beraber eşcinsel temalı romantik bir film izleyelim mi demişti. Ve yine o kazanmıştı.
Ta o zamanlar bile platonik sayılırmışım.
Pek güzel bir gece değildi. Onunla aynı anda oturup film izlemek güzeldi. Hatta başka zaman olsa daha farklı olurdu ama... Canım sıkkındı işte.
Bilgisayardan filmi açtığımda daha önce izlediğini söylemedi. Ben de bir şey söylemedim.
Ve son yarım saat kala uyuyakaldı. Beraber bu filmi izlerken de benden yarım saat önce bitirmişti zaten.
Omzumda hissettiğim ağırlıkla kasıldım. Aslında arkasına doğru yaslanmıştı ama başı kaymış omzuma düşmüştü.
Filmi kapatıp siyah ekranda onu izlemeye başladım.
Uzun süre sonra içimde hissettiğim hafiflik yüzünden bir an gerçekten tökezleyip düşeceğimi sandım. Neredeyse adını bile unuttuğum huzur hissinin burnumu sızlatıp gözkapaklarımı ağırlaştırmasına izin verdim.
Gözlerimi açtığımda siyah ekrandan bana bakan bir çift göze uyku sersemliğiyle gülümsedim. Başımı onunkinin üzerinden kaldırmayıp birkaç saniye salak salak sırıttıktan sonra kendime geldim. Bir anda başımı kaldırmıştım.
Saçlarımı hızla topuz yapıp etrafa baktım. Bana bakıp büyük ihtimalle az önceki sırıtışıma gülüyordu o yüzden göz göze gelmek istemiyordum.
Yaklaşık 7 saatlik bir yolculuğun ardından İstanbul'a varmıştık. Sonbahar olduğu için hava çoktan kararmıştı.
"Seni burdan alabilecek olan biri var mı?" sorduğu soruyla başımı olumsuz anlamda salladım. Eve gidip uyumak istiyordum. Babam büyük ihtimalle anneannemin evindeydi.
Babamın dükkanı oraya daha yakın olduğu için ve dedem öldükten sonra anneannem yalnız kalmak istemediği için babamı kendi oğlu gibi yanında istemişti.
"Eve gideceğim direkt. Senin?"
"Geleceğimi kimseye haber vermedim daha." birkaç saniyelik sessizliğin ardından konuşmaya kadar verdim.
"Bize gidebiliriz. Babam evde değil. Hem geç oldu. Yarın sabah gitmek istediğin yere seni bırakırız."
Biraz düşünüp başıyla onayladığında gülüşümü saklayamamıştım.
Umarım beğenmişsinizdir. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA GirlxGirl
RomanceBir tarafım içeriye koş, kaldığı odayı bul ve senelerin özlemini gider, git, sarıl ona, ilerisini gerisini boşver, ne tepki vereceğini boşver diyordu. Özlemi kalbinde nasırlaşan kadın burada. Gecelerce düşündüğün, rüyalarında gördüğün, ilk aşkın, se...