Medya: Ekin Uzunlar-Hüznün gemileri.
-Fırat'ın dinlediği şarkı.
***
Bir şey yoktu karşısında, uçsuz bucaksız deniz dışında... Uzaklara dalan mavi gözleri bir şey görmeyi bekler gibi dikkatli bir şekilde tarıyordu. Umduğunu görmeyeceğini kendisi de biliyordu çünkü umduğu şey kalbindeydi. Oturduğu sandalye de yerinde gerindi, uzun süredir oturmaktan vücudu tutulmuştu. Fincanında ki kahveye baktığında çoktan soğumuş olduğunu gördü. Açtığı müziğin sesini biraz daha açarak istemsizce şarkının sözlerine odaklandı. Ne yaparsa yapsın aklı fikri hep aynı odak noktasını gösteriyordu. Pusulada ki ibrenin hep aynı yönü göstermesi gibi kalbi yönünü tayin ediyordu. Buna anlam vermek istemese dahi aklının yaptığı çıkarımları kabul etmek istemiyor, zihnini bir şekilde meşgul edecek bir şeyler bulmaya çalışıyordu.
O kadar dalmıştı ki derin düşüncelere, bulunduğu ortama sızan adamı dahi farketmemişti. Hoş bunda Ahmet'in sessiz adımları da etkiliydi ama Fırat en ufak çıtırtıyı dahi anında farkedebilen bir şuura sahipti.
İçeri giren Ahmet, Fırat'ı arkasına yaslanmış gözleri kapalı bir şekilde müzik dinlediğini gördüğünde şaşırmadan edemedi. Çok iyi biliyordu ki arkadaşı son zamanlarda normalin dışında tepkiler veriyordu. Bugün kararlıydı, ağzından kerpetenle de olsa lafı alacak ve onun yanlış kararlar vermesine mani olmaya çalışacaktı.
Odada ki nefes sesini, müzik sesine rağmen duyan Fırat bir anda gözünü açıp yerinden doğruldu. Her daim her tehlikeye karşı daima hazır biçimde bulunmalıydı. Bu mesleğinin ve aldığı eğitimin bir parçasıydı. Önünde onu şüpheli gözlerle süzen arkadaşını gördüğünde rahat bir nefes verdi.
"Dalmışsın." Fırat arkadaşının sesini duyduğunda ifadesizce yüzüne baktı. İfadesiz yüzünü kimsenin duygularını anlamasını istemediği zamanlarda takınırdı.
"Şöyle bakınca seni çözemeyeceğimi düşünüyorsun değil mi?" İmayla söylediği sözlerden sonra bir kahkaha attı Ahmet. Fırat yine konuşmadan yüzüne bakarken dudağının bir kenarı yukarı kıvrılmıştı. Bu Ahmet'e bir cevap verişti.
"Haklısın kardeşim öyle bakınca hiç bir halt anlamıyorum senden. O yüzden direk konuya giriyorum, neyin varsa artık dökülme vakti geldi." Ahmet'in söylediklerinden sonra gülüp az önce kalktığı koltuğuna geri oturdu. Ahmet de onu takip edip karşılıklı duran koltuğa attı kendini.
Islandığum ilk yağmursun çölümde
Başkasınun değeri yok gözümde
Mühürledum şu kalbumi senunle
Vereyim son nefesumi elunde...Şarkı arka fonda çalarken Ahmet de şarkıya odaklandı. Fırat elini telefona atınca Ahmet ileri atılıp onu durdurdu.
"Bırak kardeşim çalsın."
"Hayırdır Kara Ahmet sen sevmezdin şarkı dinlemeyi." Ahmet'e taktığı 'kara' lakabını onunla ciddi bir konu konuşacağı zaman kullanırdı. Bu lakabı da Ahmet'in cesareti ve gözü pekliğinden dolayı kendi takmıştı. Mesajı alan Ahmet yerinden hafifçe doğrulup ona eğildi.
"Sevmem ama kardeşimin bir derdi var gibi. Yoksa senin de çok sevdiğini sanmıyorum."
"Öylesine açtım." diye geçiştirdi konuyu. 'Öyle olsun' der gibi başını sallayan Ahmet asıl konuya nasıl gireceğini düşünüyordu. Arkadaşını bu zamana kadar konuşturamamıştı. Önce kendisinin gelip anlatmasını istemiş ama Fırat'ta bir hareketlilik görmeyince bu işe el atmayı düşünmüştü. Ufak sehpada duran kahve fincanını gördüğünde içine baktı. Konuya nasıl giriş yapacağını bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELİRSİZ KURTULUŞ
SpirituellesHayat; benim için günler önce tüm sıradanlığı ve olağanlığıyla devam ediyordu, olması gerektiği gibi... Ufak bir duygunun hayatın rotasını değiştirecek bir güce sahip olacağını tahmin edemezdim, küçücük bir 'merak' duygusunun ilerlediğim çizginin dı...