Kim Minseok, oğlumun adı bunu hepiniz biliyorsunuz. Onun adını koyabilmek için günlerde düşündük. Gerçekten güzel bir ismi var oğlumun. Ama sonra ismin bir önemi olmadığını çünkü bir şeytana melek demenin onu asla yüceltmeyeceğini, aksine ismini oğlumun yücelteceğini anladım. Adı her ne olursa olsun insanlar onun ismini oğluma karşı ne hissediyorlarsa öyle hissederek söyleyecekler. Gelmek istediğim mesele şu, önemli olan senin ismin ya da ünvanın değil önemli olan senin nasıl biri olduğun. Evet, ben o meşhur Noel Baba'yım. Herkes beni sever, sayar. Ama kendimi daha önemli hissettiğim yerler var, anlar, kişiler var. Babalarımın oğlu olmak, Minseok'un babası olmak, Kyungsoo'nun aşığı olmak tüm bu ünvanlardan daha kıymetli benim için. Bazen kendimi unuttuğumda, kendimi olduğumdan daha önemli hissettiğimde duruyorum, nereden başladığımı düşünüyorum. Noel Baba ünvanını babamdan aldım bu doğru, ama öylesine kucağıma bırakılmadı. Kendimi bildim bileli fabrikanın bu dört duvarı arkasindayım. Tozunu, dumanını, hangi makinenin ne sıklıkla ve neden arıza yaptığını en iyi ben bilirim. Her köşesinde ter döktüğüm bu duvarlar Minseok doğana kadar her şeyimdi. Tüm vaktim, tüm ömrüm, tüm hayalim. Noel Baba olmak istedim, herkesin gülümsediği bir dünya yaratmak istedim. Babam hevesli olduğum için ve artık bu işleri binlerce defa yaptığı, her şeyin defalarca tekrar edildiği için hiçbir şeyi berbat edemeyeceğimi bildiği için o gece Noel Babalık ile alakalı ayak işlerini yapmama izin vermişti. Sonunda kendimi ispatlayabilecektim. Herkesin mutlu olmasını istedim. Her çocuğun, her yetişkinin, bir zamanlar hem çocuk hem yetişkin olma tadına erişmiş yaşlıların, hayvanların, babalarımın, fabrikadaki her çalışanın, yukardaki tanıdıklarımızın. Kendi mutluluğumu hiç düşünmediğimi o gece son işleri de toparladıktan sonra soğuk ve kimsesiz evime girdiğimde anladım. Ben yoktum. Benim sahip olduğum kimse yoktu. Birileri bana sahipti belki ama benim ömrümü beraber bitireceğim kimsem yoktu. İlk kez o zaman aşkı aradım. Çünkü dünyada yirmi iki yaşında, burada ise üç yüz küsür yaşında olmama rağmen hala kendim dışındaki her şey ile öyle meşguldüm ki hiç aşkı düşünmemiştim bile. İlk kez o an kalbim son derece boş ve soğuk geldi. O gece birden büyüdüm. Çünkü ilk kez kendimin ne düşündüğünü sorguladım. Ben birinin kimsesi olmak istiyordum. Babamlarla konuştum belki duyarlardı. Bir aşk istedim ama dilimle söyleyemedim. Ben dolambaçlı dileyince, dileğim de dolambaçlı geldi. Ben bir aşk istedim bana bir oğul verdiler. Dünyadaki en büyük aşk bu doğru, ama şaşırtıcıydı. Beklenmedik olan her şeydi. Ama en önemlisi Minseok benim ilk kimsemdi. Tamamen ona ait olduğum ilk insan. Benim dediğim ilk varlık. Benden tamamen ayrı ama en içimde gibi hissettiğim aşk buydu. Minseok'dan sonra başka bir şey aramadım çünkü eksik olan bir şeyin olduğunu bile fark etmedim. Hani sadece kavuştuğunda anlarsın ya kocamak bir eksiklik olduğunu tıpkı öyle. Hiç tuz yememiş birisin, yemeğinin tuzunun olmadığını, güzel tad bile alamadığını, bir şeyin eksik olduğunu tam olarak bilmesen de bir yavanlık hissedersen eğer, işte öyle. Tuzluğu görünce anlamadım çünkü onu bilmiyordum, tuzu tadınca anladım eksik olan şeyleri. Tuzun ne olduğunu zor yoldan gördüm.
Kyungsoo benim öğrendiğim en önemli ders.Tezgahlarla, eksiklerle, tersliklerle, şanslı kurtarışlarla, derin düşüncelerle günü Minseok'un çıkış saatine erdiriyorum. Minseok'u almaya gittiğimde Chanyeol ile karşılaşıyoruz, elleri cebinde zıplıyor. Kalın atkısının altından gözleri bile zor görünüyor.
"Ne bu hal kardan adam mısın sen?" diye takılıyorum ona.
"Asıl sendeki bu hal ne hava eksi beş, utanmasan montsuz gezecek gibisin.""Havalı erkekler asla üşümezler bebeğim." diyorum ona bana göz deviriyor. "Noel Baba'yım ben Chanyeol-sshi. Kutuplara doğdum büyüdüm hava bana yaz gibi koçum."
"Ben de Super Man'im ama kriptonitim bile dondu çok afedersin."
İkimizin de son derece ciddi oluşu bitene kahkahaya boğulmamıza sebep oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What I Want for Christmas "kaisoo
Fanfiction"Bindiğin alametin seni nereye götüreceği değil o alamete binip binemediğin önemli. Bir kere bunu seçmeye güç yetirebildiysen yeniden ve yeniden bambaşka alametlere binebilirsin. Önemli olan o yumurtayı kırma cesaretini, yüzsüzlüğünü, merhametsizliğ...