Sabah gözlerimi açtığımda yanımda yatan beden kolunu belime daha sıkı sarmıştı. Taehyung yorganın yarısını üzerinden atmış, hepsini neredeyse bana doğru itmişti. Vücudunun açık yerlerini kapadım ve kafamı göğsüne yasladım. Dün gece kraliçenin yanına gitmeliydim ve kararımın olumzsuz yönde olduğunu söylemeliydim.
Ancak Taehyung dün gece yanımda kalmak istemişti. Bu yüzden gidemedim. Ama bu sabah, kahvaltıdan hemen sonra söyleyecektim. Saçlarımda hissettiğim elleri ile gözlerim istemsizce kapanmıştı. Taehyung uyanmış, yavaşça saçlarımı okşuyordu.
"Günaydın prensim." Kafamı kaldırıp ona doğru baktım. Alnımı uzunca öptü ve belimi okşamaya başladı. "Günaydın güzelim." Çenemden tutmuş, kafamı kendine doğru çekmişti. Dudaklarıma hafif bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. "Bugün diğer krallıklar gelecek. Ve sen de annemin babamın yanında durduğu gibi, benim yanımda duracaksın. Anlaştık mı?"
Sağ elini yanağımın üzerine koydu ve gözleri gözlerime sabitliyken okşadı. "Bu, ayıp olmaz mı? Evli bile değiliz biz. Hem ben erkeğim. Ya kötü karşılarlarsa? Bu sizin için iyi olmaz prensim." Taehyung aniden yerinde doğrulduğunda yan tarafa düşmüştüm. Ancak ben daha ne olduğunu idrak edemeden, altımda sertlik hissetmiştim.
Belimi sertçe kavramış, kalçamı penisine doğru bastırmaya başlamıştı. Yine sinirle bakıyordu gözlerime. "Seninle bu konuyu konuştuk sanıyordum Jimin. Tanrı aşkına sana olan hislerimi görmen için daha ne yapmam lazım? Diğerleri umrumda mı sanıyorsun? İlk defa daha ne olduğunu bilmediğim, insanların aşk dediği kavramı sana karşı hissediyorum. Neden sürekli benden kaçıyor ya da hamile olmadığını söyleyip duruyorsun?" Konuştukça kıpkırmızı olan yüzü ve boynundaki damarlar beni korkutuyordu.
Ben de bilmiyordum bunları neden yaptığımı. Sadece o mutlu olsun istiyorum. Güzel bir aile kursun istiyorum. Baba olsun istiyorum sadece. Beni neden seviyordu? Bu kötülüğü kendine yapmaya hakkı yoktu. Neden prenslik görevlerini dikkate almıyordu ki? İkimizi de üzüyordu böyle yaparak.
"Tanrı'm Jimin bana cevap ver! Neden beni kendinden mahrum ediyorsun?! Neden sana karşı olan duygularımı görmezden geliyorsun?!"
"Sadece siz mutlu olun istiyorum!" Nerden geldiğini bilmediğim cesaret ile dolan gözlerimi gözlerine sabitledim. Sadece suratıma bakıyordu. Ne demek istediğimi anlamamıştı sanırım. "Ne?" Dedi sadece. Belimdeki elleri gevşerken bakışları yoğunlaşmıştı. Ağlamak istemiyordum. Ama gözlerim sürekli bana ihanet ediyordu.
"Siz sırf mutlu olun diye sizden kaçtım. Ya da çalıştım. Baba olun istedim. Sizi kendimden uzaklaştırırsam benden nefret edersiniz sandım! Beni ailemin yanına gönderir, kendinize lâyık birini bulursun diye düşündüm. Benle iken baba olamayacaksınız çünkü! Neden? Neden beni seçtiniz ki? Şimdiye çoktan baba olmamın müjdesini alacaktınız!" Bedenim ağlamam yüzünden sarsılıyordu yavaşça.
"Bebeğim, bebeğim ağlama. Tamam sakin ol, güzelim tamam." Kafamı göğsüne yaslamıştı. Bir elini kafama koymuş, diğer eli ile belimden tutup kendine çekmişti. Aramızda boşluk kalmayacak şekilde sarılmıştık birbirimize.
"Sakın bir daha böyle aptalca şeyler düşünme. Duyuyor musun beni bebeğim?" Kafamı hızla sallayarak onayladım sorusunu. Uzun bir süre bu pozisyonda kaldık. Ondan ayrılmak istemiyordum. Onun da benden ayrılmak istemediğini biliyorum. "Bugün bir saniye bile olsun yanımdan ayrılmayacaksın. Kim ne derse desin, sen benimsin. Kimsede buna karışamaz, kimse bize karışamaz bebeğim." Kafamı göğsünden kaldırdım ve bir süre gözlerine baktım.
Duygularımı anlasın istiyordum. Ondan hoşlanmaya başlamıştım. Aşık değildim. Hemende olamazdım zaten. Biraz daha zamana ihtiyacım vardı. Duygularından emindim. Ancak benim duygularım? Yalandan ona, seni seviyorum diyemezdim. Onun duygularıyla oynamaya hakkım yoktu.