21.Bölüm

2.2K 245 405
                                    

Biraz psikolojik biraz sosyolojik biraz da fizyolojik olarak rahatsızım kusura bakmayın bölümler istediğim sıklık ve yoğunlukta olmuyor. En kısa sürede watty ile olan ilişiğimi kesmek ve sizi bekletmemek için daha hızlı yazıp bitirmeye çalışacağım kurguyu, sonsuz bir sona hazır olun.

İthaf isteyeni etiketleyeceğim buraya !

İyi okumalar...

Mahah'ın sokak ortasındaki hali Cemal'i ve Ömer'i endişelendirirken Şükran'ın midesini bulandırarak "bizim çöpe laf edeceklerine kapılara kusmalarına baksınlar, yürü kız Nevin gidelim şuradan" demesine sebep oldu.

Cemal, artlarını dönüp giden kadınlara yüzünü ekşitmekten geri kalmadan karısının koluna girip eve soktu. Mahah'ın tüm itirazlarına rağmen tulumbanın önüne kadar beraber geldiler. Bir bakışıyla Ömer soluğu tulumbanın kolunun başında aldı. Bir yandan kolu aşağı yukarı var gücüyle hareket ettirirken bir yandan "eye iyi misin?" diye sordu.

Mahah, çenesinin altında bağladığı eşarbın düğümünü çözdü. Avucuna doldurduğu soğuk suyu yüzüne çarptı. Yanaklarına  yapışan saç tellerini kulaklarının arkasındaki  arkadaşlarına eş yaparken oğlunu başıyla cevapladı. Az çok tahmin ediyordu başına ne geldiğini de konduramıyordu. Ay başı olmamıştı, iştahı da kesilmişti şimdi de kusma... Tıpkı İsmigül ile Fato'ya olan gebeliklerinde olduğu gibi. Ama hala içinden bir ses bir defalık kaçamakta da çocuk olmaz herhalde diyordu. Bu yaştan sonra bir çocuk olursa tüm mahalle beni tefe koyar diye düşünüyordu. Kesin olup olmadığını öğrenmeden Cemal'e söylemeyecekti böyle bir şüphesi dahi olduğunu.

En iyisi şüphe kalmasın diye ebe Makbule'ye gitmekti. Emekli olduktan sonra mahallede kalmaya devam etmişti. O da alışmıştı günlük yaşanan tantanaya da en olmadık anda kenetlenmelerine de. Aksiydi, sertti fakat eli de iyiydi yüreği de. Ondan dolayı mahalle de onu bağrına basmıştı. Cemal, zorunlu aile planlaması için verdiği şeylerden dolayı pek hazzetmese de Mahah, Ömer ve Fato'nun doğumunda yanında kadın yok diye gerek kendisine gerekse bebeklere olan yardımı ve ilgisi nedeniyle pek severdi onu. Bugün de en iyi o anlardı onu. Kızmazdı heralde bu yaştan sonra ona.

Cemal, karısının koluna girdi içeri doğru yürürken "iyi misin taçlı turnam? Ne oldu bir anda sana? Sağlık ocağına gidelim mi?"diye sordu. Ömer'in gözleri kocaman açıldı.

"Bawo fırsat kaçırmıyor, bense bu yaşımda Ağavni'yi görüp tek kelam edeceğim diye damlarda kıçım buz tutuyor."

Cemal, arkasını dönüp mırıl mırıl mırıldayan oğluna baktı.
"Ne diyorsun yine bawo mawo sesin geliyor."

"Eye hastaysa doktora götürelim dedim."

"Sen sana verilen işe bak."

Ömer, ikiletmedi babasının sözlerini annesi zaten iyi görünüyordu, avluya dönüp yarım kalan işine devam etti.  Çok geçmeden avlunun kapısı açıldı Fato içeri girdi.  Güzel yüzü allak bullaktı. Kapı önünde gördüğü manzara tiksinmesine sebep olmuştu. Ömer son çiviyi de çakıp kardeşine uzattı düzeni.

"Gel al bakalım beğenecek misin?"

Fato ağabeyine yaklaştı. Ama hali korkuttu genç adamı.

"Bu suratının hali ne kız? Biri sokakta bir şey mi dedi? "

Fato başını olumsuzca salladı.

"Kötü bir şey mi gördün?"

"He ya sokağa çık sende görürsün. Bawo görse kıyameti koparır."

Ömer umursamaz tavırla omzunu silkti " kız onu bizzat bizimkiler yaptı. " dedi.

"Çöpünde mi onlar döktü?"

Gül Cemal 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin