1

6.1K 120 50
                                    

Kısaca Harry Potter dünyasında geçen ama büyücüleri çok fazla dahil etmeden gidecek bir vampir hikayesi. İlk başta bir rp sitesi için puanlama olarak yazmıştım şimdi devam etmek istiyorum. Umarım beğenirsiniz ^^ Ps: Sonradan yaoi/slash a kayabilir, zaten bu bölümde de hafiften gönderme var. Söz vermiyorum ama.

*****************

Uyanma şekli acımasızdı, başına bir ağrı saplanmıştı. İlk düşüncesi akşam fazla içtiği oldu. Gözleri hala kapalıyken dilini kuru dudaklarını ıslatma umuduyla dudaklarına değdirip yutkundu ve boğazının gerisinde hafif bir yanma hissetti.

Bu yanmayla beraber artık istese bile akşamdan kalamayacağını hatırlamıştı. İronik bir şekilde baş ağrısının ve artık akşamdan kalamamasının sebebi aynıydı. Vampir olması.

İnsan olmayan bir şeyin kanından çok fazla içmediği sürece sarhoş olamıyordu ve o insan olmayan şeyleri bulmakta çölde buz küpü bulmaktan daha zordu.  Ama tabii ki Tanrı ‘sevgili kulumu akşamdan kalma hissinden mahrum edemem’ dercesine bu açlıkla birlikte, daha doğrusu açlık yüzünden oluşan ağrıyı bahşetmişti.

Büyük ihtimalle vücudunda artık oralara kadar çıkacak kan olmadığından alnındaki ve başının arkasındaki damarlar ritmik –eğer hala kalbi atıyor olsa atışıyla senkronize olacak- bir şekilde sızlıyor, boğazının arkasındaki yanma ve köpek dişlerindeki basınç birleşince kafası parçalanacakmış gibi bir his çıkıyordu ortaya.

Dilini bir kez daha dudaklarının üstünden geçirip uykulu bir şekilde yastığına daha da gömülmeye çalışırken kulağına gelen ufak bir sesle ağrı yüzünden uyanmadığını fark etti.

Şey, şu anda adını söyleyerek onu uyandırmaya çalışan arkadaşı da bir çeşit göt taraflarına vuran ağrı sayılırdı ama…

“Ne var Liam?” demeye çalıştı fakat kansız dudaklarından sadece bir homurdanma çıktı.

Arkadaşı mucizevi bir biçimde ne dediğini anlamış olacak ki, oda ağzının bir kenarıyla sinirli bir homurtu çıkardı. “Kalkman gerekiyor Aslanım.”

O buna karşılık yastığa daha da çok gömülmeye çalışırken arkadaşı üstündeki battaniyeden bozma örtüyü tek bir hamlede üstünden çekti. Yüzü yastığa dayalı olduğu için boğuk bir sesle sordu: “Güneş battı mı ki?”

Liam yatak olarak kullandıkları döşeğe oturmuş arkadaşının kenetlenmiş pençeleri arasından yastığını çekip almaya çalışıyordu.

“Shelly güneş bataşı iki saat oldu ve sen neredeyse bir haftadır beslenmedin.”

Shelly, başka bir değişle Sherlen II. Agustes Barthon Villanowich gözlerinini odada ki mum ışığına alışmaları için kırpıştırarak kafasını yastıktan kaldırmıştı.

Arkaları tıraşlı denebilecek kadar kısa, perçemleri uzun saçının önü kabarmıştı ama yeterli uzunlukta olmadığı için Shelly’nin gözlerinin önüne düşemiyordu. Normalde neredeyse kedilerinki gibi açık yeşil duran gözleri mum ışığında daha loş, daha güzel bir ton almışlardı. Yüzünde ki belki tek kusur olan biraz sivri burnunun altında açlıktan beyazlamış ama dolgunoldukları için hala kendilerini belli eden dudakları ve bir erkek için biraz fazla üçgen olan çenesi vardı.

Liam bu her işe –kendini beslemek de buna dahildi- üşenen, utanmaz ve umursamaz psikopatı tatlı bulmayı reddederek boğazını temizledi. “Kalk. Dışarı. Beslen. Hadi Şampiyon.”

Yapması gerekenleri uyku sersemi arkadaşının anlamadı için basit bir biçimde siraladıktan sonra yatak dedikleri yerden on santim kadar yüksek döşekten kalkıp üstüne bir tişört geçirdi. Geniş dairenin kapısına yaslanıp arkadaşının gelip gelmediğine baktı.

Out From HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin