Achtundzwanzig

1.3K 90 11
                                    

Harry avuç içlerini üstündeki pelerine sildi. Neden bu kadar heyecanlandığını bilmiyordu. Sanırsa arkadaşlarının tepkisinden korkuyordu. İçinden bir ses arkadaşlarının güzel bir tepki vereceklerini söylese de kendini sakinleştiremiyordu. Babası onu biraz rahatlatmıştı en azından. Gryffindor Ortak Salonunun girişine geldiğinde durdu.

"Parola?"

"Aslan pençesi"

Tablo geriye doğru savrulurken o orada durdu ve nefes alıp vermeye çalıştı. Çalıştı, çünkü pek yapabildiği söylenemezdi. "Burada sonsuza kadar böyle bekleyeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun!" Diyen ses ile havaya sıçradı. Ardından Şişman Hanım'ı daha fazla kozdırmak istemediği için hemen içeri geçti.

"Oh, Ron! Neden hep ödevlerini son gün yapmak zorundasın ki?!" Hermione'nin kızgın bir şekilde bağırdığını duydu. Ron da ondan korkmuş gibi oturduğu koltuğun içine göçmüştü. "Ama, Her-"başladı Ron. "Hiç bir şey duymak istemiyorum! Hemen ödevlerini yap!"

Ron hemen bir parşömen alıp korkuyla ödevini yapmaya başlarken Harry  bu görüntü ile gülümsüyordu. Hermione'nin yanına geldi ve "Herm, seninle bir şey konuşabilir miyim?" Genç kız önce ona şüpheyle baktıktan sonra kafasıyla onayladı ve Harry'i takip etmeye başladı.

Ortak Salonun bir köşesine geçtiler. Kimse onları duyamayacaktı. "Hani bana neler olduğunu sormuştı ya," diye başladı Harry, "ben, herşeyi sana anlatmaya karar verdim. Eğer istersen hepsini Ron'a da anlatabiliriz." Hermione heyecanla kafasını salladı. "Eee?"

"Evet. Her şeyi tekrar erkek olduğum gün öğrendim. Aslında tam beni tekrar erkek yapacak olan iksiri içmeden önce. Profesör Snape... bana benim babam olduğunu söyledi. Üç haftadır her cumartesi onun yanına gidiyordum. Bana ödevlerimde yardım ediyor, o gün neler yaptığımı falan soruyor. Tabiki benim daha 2 ay önce nefret ettiğim adamın yanına her cumartesi gitmemi garip bulabilirsin. Ama o cidden hiç göründüğü gibi birisi değil. Çok iyi kalpli birisi. Lütfen ama lütfen bana inan Herm. Lütfen."

Harry'nin hiç aralıksız tek bir nefeste söylediği şeyleri karşısındaki kız büyük bir ilgiyle dinliyordu. Çocuk, söyleyeceklerini bitirdiğinde yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Böyle bir şey beklemediği belli oluyordu. "Tabiki sana inanıyorum, Harry. Ben sadece... daha farklı bir şey olduğunu düşünmüştüm." Harry'nin içinden kahkaha atmak geliyordu. Arkadaşının bunu sorun etmemesi onu sevindirmişti. 

"Sen ne düşünmüştün ki?"

"Sana iksir dersinde dediğim gibi. Sadece bir kız arkadaşın olduğunu düşünmüştüm. Ama senin bir BABAN MI VAR?!" Çocuk, arkadaşının bağırmasıyla yerden yarım metre havaya zıpladı. Korkusu geçince yeniden bağırmaya hazırlanan arkadaşının ağzına elini kapattı. "Evet, bağır Herm. Yatakhanedekiler daha duymamıştır, biraz daha bağır." Hermione, Harry'nin sözleriyle biraz sakinleşmişti ve kızarmaya başlamıştı. "Üzgünüm. Sadece neler olduğunu yeni fark ettim de.",dedi kız tereddütlü bir gülümsemeyle.

Harry gülümsedi. "Sorun yok. Zaten bu tepkiyi en başta vermemen garip olmuştu." Kız gözlerini büyüterek çocuğa baktı. "Bir dakika, bu muhteşem bir bilgi! -tabiki sesini alçaltmıştı- Ama nasıl olabilir? Yani Snape sana yıllarca berbat davrandı, neden sana senin baban olmasına rağmen sana berbat davransın ki?"

"Çünkü o da bilmiyordu. Öğrendikten biraz sonra bana da söyledi zaten." Diye açıkladı Harry sakince. "Ama o zaman sen neden James Potter'a benziyorsun?" Bu soruyu Harry bile cevaplayamazdı. Aslında Severus'a bunu sormak istemişti ama bir türlü doğru zamanına denk gelememişti. Kafasını yere eğdi. "Bilmiyorum, Herm. Ona bunu en yakın zamanda sormak istiyorum."

Hermione kafasını salladı. Ardından kollarını arkadaşının etrafına dolayarak ona sarıldı. Harry de ona karşılık verirken bir süre öyle durdular. "Hey, aşk kuşları! Artık gelmeyi düşünmüyor musunuz!?"diye bağıran Fred'e kızarmış bir şekilde döndüler. "Biz aşk kuşları falan değiliz!"diye karşılık verdi Hermione. Bunun olmasını istemesi olduğu anlamına gelmiyordu. Fred ve George'a öyle bir bakış attı ki, ikizlerin gülümsemeleri biraz solmuştu bile. (Bir bakış attın, kalbimi yaktın.)

"Öff, tamam tamam. Size de hiç şaka yapılmıyor. Mızıkçılar." Hermione ona bir şey söylemek yerine dilini çıkarttı. Ardından kısa bir şekilde Harry'e döndü ve  "(Hayırlı olsun)" "Tebrikler, Harry"dedi. Ron ve ikizlerin yanına Patlamalı pişti oynamaya giderken Harry arkada yüzündeki gülümsemesiye kaldı.

Bu muhteşem gitmişti.

***

Harry ortak salondan çıktıktan sonra Severus'un odasına doğru yönelmişti. Ona cidden neden James Potter'a benzediğini sormalıydı, yoksa artık kafasının patlayacağını düşünüyordu. Bugün için onun müsait olup olmaması çok da önemli değildi onun için. Sadece içeri girip sorusunu soracaktı.

Bir an için cevabın ne olabileceğini düşündü. Belki de cidden babası James Potter'dı? Severus Snape yanılıyor muydu? Harry hemen bu düşünceleri sildi. Böyle bir şey olursa cidden kalbi kırılabilirdi. Sonuçta ona baba demişti, değil mi? Neyse, dedi içinden, her türlü nelerin olduğunu bugün öğreneceğim.

Odanın kapısına geldiğinde elini kapıyı tıklatmak için kaldırdı. Tam tıklatacakken içeriden gelen sesle duraksadı.

"Harry"

***

Helllööölölölölöl

Pen geldum. Öç göndür heç halem yokti. Emme sonunde yazdım.

Son bölümde de kimse şarkıyı bilemedi :( Şarkı Uptown Funk'tı.

Neyseeee ha birde şu anket var. Arkadaşlar anket aslında sizin kendi fikrinizi paylaşmanızdır. Oy vermenizi cidden sevsem de bir tane bile yorum atan olmadı :(

Şarkı:
🎤Ladies and gentlemen,will you please stand?🎤

Yorum yaparsanız mutlu olirem

Şimdi ise 2660 owowowowow

Bayayayayayay

waldeinsamkeit ➵ severitus  ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin