twenty one: end before it began

6.6K 671 640
                                    

Off the Deep End, Oscar Hall

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Off the Deep End, Oscar Hall

Her zaman kaçtığım, görmezden gelmek istediğim hislerle artık baş edemeyeceğimi biliyordum. Kim Taehyung gerçekten benim için özel biri haline gelmişti ve onu gördüğüm her an kalp ritmimin değişmesi, karnımda dolaştığını hissettiğim aptal kelebekler ve dudaklarıma yayılan tebessümde, bunu kanıtlar nitelikteydi.

Arabada birlikte uyuduğumuz gece, onun kolları arasında olduğumu bilmek bana güven vermişti. Onun göğsü aradığım her şey oradaymış gibi hissetmeme sebep olacak kadar sıcacıktı. İç içe geçmiş parmaklarımız, onun saçlarımdan yayılan şampuan kokusunu derince içine çekmesi ve arada sırada bıraktığı hafif öpücükler, bedenimin heyecandan titremesine yol açtığı gibi, ruhumuda sarsmıştı ve ben o rahatsız koltukta, sıkışık bir şekilde yatıyor olmamıza rağmen bugüne kadar ki en huzurlu uykumu çekmiştim.

Sabah gözlerimi açtığımda ise onu yanımda görememiştim, bu bana kendimi kötü hissettirse de gitmesinin yapılacak en doğru hareket olduğunu biliyordum çünkü, daha biz bile aramızda neler olduğunu bilmezken birilerinin bizi sarmaş dolaş görmesi her şeyi olduğundan daha da çıkmaza sürüklerdi.

Rosé'nin şiddetli bir karın ağrıması yaşamasıyla, -en azından bizim için- hafta sonu tatili bitmişti ve sabahın erken saatlerinde şehire geri dönmüştük. En yakın arkadaşımın hastalanması o lanet evde bir gün daha geçirmek zorunda kalmamam demekti ve ben, çok üzgünüm Rosé ama, bu durumdan gayet memnun kalmıştım.

Ve bu sefer, Taehyung ve Jungkook'un arasına oturmak gibi bir hata yapmamış ve Rosé ile birlikte Jimin'in arabasıyla gitmiştim. Dünyadaki en şanssız insan olduğum için, bir kez daha Taehyung'un omzunda uyuyakalabilir veya onun adını sayıklayabilirdim ki ben bu riske kesinlikle girmek istemiyordum. Zaten bir kere rezil olmuştum, ikincisini yaşamaya hiç niyetim yoktu.

Hafta sonu bitmiş, okula dönmemizin üzerinden üç gün geçmişti ve ben bu üç gün boyunca, Taehyung ile bir kez bile konuşmamıştım. Biz daha çok, bakışlarımızla anlaşıyor gibiydik. Kafeteryada veya teneffüslerde denk geldiğimizde ikimizde bir aptal gibi sırıtmaya başlıyor ama birbirimizin yanına gitme cesaretinde bulunamıyorduk.

O gün yaşananları konuşmamız gerekiyordu, bir belirsizlik içinde yaşamaktan nefret ediyordum. Hayatımda sonucu ne olursa olsun, iyi veya kötü, bir netliğe ihtiyacım vardı ama ne diyeceğimi, Taehyung ile bu konuyu nasıl konuşacağımı bilmiyordum ki Taehyung benimle aynı hisleri mi taşıyordu, bundan da emin değildim. Sonuçta o Kim Taehyung'du, bugüne kadar hiçbir kızla ciddi bir ilişki yaşadığı, hatta birine karşı gerçek duygular beslediği dahi görülmüş bir olay değildi. Bizim aramızda olanlar onun için önemsiz bir flörtten ibaret olabilirdi. Taehyung'a güveniyordum ama bu konuda ne yazık ki şüphelerim her daim vardı. Aynı zamanda, kalbimin kırılmasından da korkuyordum. Eğer o da benim gibi düşünmüyorsa bu konuyu sonsuza dek kapatmalı, hislerim basit bir hoşlanmadan öteye geçmeden kendimi durdurmalıydım.

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin