twenty two: i know everything

6.2K 696 839
                                    

Yellow Lights, Harry Hudson

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yellow Lights, Harry Hudson

Ne yapacağım?

Bay Kang'ın kapısının önünde dikilirken aklımdan geçen tek soru buydu. Endişeyle titreyen parmaklarım kapının kolunu sertçe kavramıştı fakat kapıyı açıp içeriye adım atmaya cesaretim yoktu, çünkü dikildiğim kapının ardından onun da sesini duymuştum. Taehyung'da içerideydi ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

Fotoğrafların telefonumuza düşmesinin üzerinden sadece birkaç dakika geçmişken hoparlörden adımı duymuştum. Okul müdürümüz Bay Kang, beni odasına çağırıyordu ve konunun ne olduğu bariz ortadaydı, anlamamak tam bir aptallık olurdu. Sınıftakilerin meraklı ve bir o kadar da şüpheli bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ancak o an bu, umursayacağım en son şey bile değildi.

Korkuyordum, Taehyung ile yüzleşmekten ve vereceği tepkiden deli gibi korkuyordum. Muhtemelen beni öldürmek istiyordu, ona fotoğrafları sildiğime dair yalan söylediğim için benden nefret ediyordu ve bu saatten sonra yüzüme dahi bakmayacaktı. Haklıydı da, söyleyecek tek bir kelimem, kendimi savunacak tek haklı bir tarafım yoktu.

Okulun en zeki ve başarılı öğrencilerinden biri olan anılan ben, bugün farkına varıyordum ki aslında, sadece koca bir aptaldım. Fotoğrafları yok etmemem bir yana, onları sakladığım flash belleği okulda sıramın üstüne umursamazca bırakacak kadar saftım. Benden ölesiye nefret eden Sehun'la aynı okulda olduğumu bilmeme rağmen ona kendi ellerimle mükemmel bir koz hediye ettiğim için kendimden nefret ediyordum.

Biliyordum, herhangi bir kanıtımın olmasına gerek yoktu. Bu işin altından çıkacak kişinin Sehun olduğuna adım kadar emindim. Beni sürekli izleyen, en ufak bir açığımı arayan tek kişiydi o. Fotoğrafları ondan başka birinin yaymasına ihtimal dahi yoktu ancak onunla hesaplaşmayı ikinci plana atmıştım çünkü şu an benim için önemli olan tek şey, Taehyung'du.

Titrek bir nefesi dudaklarımın arasından bırakırken, daha fazla kaçamayacağımı bildiğimden deli gibi atan kalbimle beraber kapıyı tıklattım ve içeriye adımladım. Oradaydı, masanın kenarlarına yerleştirilmiş sandalyelerden birinde oturuyordu ve benim geldiğimi biliyor olduğu halde, dönüp bir kez bile bakmamıştı.

"Gel Lalisa," dedi Bay Kang eliyle Taehyung'un karşısındaki sandalyeyi işaret ederken. "Otur."

Korkak birkaç adımda söylediği yere otururken, gözlerimi halen Taehyung'un üzerinden çekmeyi başarabilmiş değildim. Boş bakışlarını Bay Kang'ın arkasındaki duvarda asılı olan ucuz bir tabloya dikmişti ve şu an onun nasıl hissettiğini anlayabilmek epey güçtü.

Bay Kang derin bir nefes almış, masanın üzerinde olduğunu daha yeni fark ettiğim flash belleğimi bana uzatmıştı. Kaşları hafifçe çatılmıştı ancak beklediğim kadar sinirli görünmüyordu. Belki de ben gelene kadar bütün öfkesini kusmuş ve sakinleşmişti, bilmiyordum.

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin