"Bölüm öncesi küçük bir uyarı;
Şu aralar eski bölüm formatına dönmek için gayret ediyorum ve bu bölüm itibariyle kitabın yazı stili değişmiştir, zaten fark edersiniz...
Seviliyorsunuz, düşünceleriniz benim için çok önemli, lütfen paylaşmayı unutmayın..."Hope Andrea Mikaelson
İki Hafta Sonra
Sevgili, Caribou Coffee. Dünyaca ünlü kahve markasının da söylediği gibi hayat kısa, onun için uyanık kal. Markanın ismi mi, yoksa bu sloganı bir kahve markasının mı uydurması daha ironik bilemiyorum.
Etrafıma yaydığım negatif enerjiden olsa gerek insanlar bana düşman gibi bakıyordu. Ya da, büyük bir ihtimalle bakışlarının sebebi onlara ezeli düşman gibi davranmamdı. Parmaklarımla masayı tıklatarak bir ritim oluştururken, telefonuma yine düşen cevapsız aramaları görünce oflayarak telefonu ters çevirdim. Cidden bulmak isteyen bir şekilde buluyor, hattı değiştirmem bile adamı durdurmuyor.
Gittiğimden beri, Babam ensemdeydi; Bileğimdeki bileklik yer bulma büyülerini başarısız kılıyordu. Ama sokaklarda karşılaştığım melezler bir şekilde başardığını gösteriyordu. Bazen içimden geri dönmeyi geçiriyorum ama sonra götüm yemiyor. Çünkü karşılaşacağım şeyi kestiremiyorum. Ne bileyim ben böyle olacağını, evden kaçarken tüm şehri peşime takacağını akıl edemedim ki.
Önüme kakaolu bir milkshake koyulmasıyla "Bira istemiştim!" diye itiraz ettim. Kadın dudak arasından gülerek "Sana bira vermeyeceğimi söylemiştim." kelimeleriyle itirazımı çürüttü. Ciddi mi şimdi bu? Ebeveynlerimin olmadığı yer de ebeveyn baskısı görüyorum.
Milkshake'i parmak uçlarımla ittirerek "O zaman kahve?" diye somurttum. "Neden yaşına göre şeyler içmiyorsun?" Kollarımla bağdaş kurarken takındığım isyan dolu ifade pek birşey ifade etmemişti. "İyi de ben reşitim!" Beklediğimin aksine bu tepkim alay dolu bir ifadeyle ortadan kaybolmasına sebep olmuştu.
Ama fazla sürmeden tekrar ortaya çıkarak elindeki tepsiyi masaya bırakırken karşıma oturdu. Yüzünü inceleme fırsatı ancak bulmuş gibiydim. Gecenin karanlığı tonlarındaki siyah saçları ve onlarla bir o kadar uyumlu olan koyu kahverengi gözleri. "Günlerdir buraya gelip gidiyorsun, kahve ya da bira dışında midene giren birşey yok, senin için endişeliyim kızım..." dedi, bir anne edasıyla.
Bu sözleri aklıma ansızın Annem'i düşürdü. Ölümünü, ona veda edemeyişimi, son sözlerini dahi bilemeyişimi. Kötü hissettim, çok kötü. Çünkü bana bu sözleri söyleyen o değildi, bir yabancıydı. Bakışlarımdaki tuhaflıktan olsa gerek "Senin yaşında bir oğlum var, sadece bir anne olarak endişeliyim." sözleriyle açıklama gereksinimi duymuştu.
Benden ses çıkmayınca adımı sordu. Bir anlığına Hope demek istedim, Hope Mikaelson. Klaus Mikaelson'ın kızı. Ama onun yerine kısık bir sesle "Andrea..." dedim. Sanki yalanımı yakalamış gibi dudak altından gülerek kendisini "Seylah..." diye tanıttı. Seylah, değişik isim.
Sadece birkaç dakikadır tanıdığım bu kadın haddini aşan sorular sormaya başladığında cevap verme tenezzülünde bile bulunmadım. Ama bu şekilde devam ederse her an patlayabilirdim. Sebebi tam açıklayamıyorum ama bu kadın da tuhaf birşey vardı. Küçük aptalca bir his ama tuhaf işte.
"Tahmin edeyim, evden kaçtın öyle değil mi?"
Seylah'ın bu sorusuna karşı dudaklarımı büzerek onayladım. İnkar etmenin ne anlamı vardı ki? Muhtemelen evden kaçan asi bir ergen olduğumu çok belli ediyordum. Nedenini sorgulamaya başlayınca, kendimce onları koruduğum savunması onu epey eğlendirmişe benziyordu. Ama bunun beni onun kadar eğlendirdiğini söyleyemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın Mirasları
FanfictionMiraslar. Klaus Mikaelson'nın mirası Hope Andrea Mikaelson. Alaric Saltzman'ın mirasları Josette 'Josie' Saltzman ile Elizabeth 'Lizzie' Saltzman. Malachai 'Kai' Parker'ın mirası Jacques Parker. Bu bir hikaye. Geçmiş ve gelecek de, yaşanan ve yaşan...