Çağan Şengül - Papatya (Lütfen dinleyerek okuyunuz.)
@Emrecanka ve @endlessdaisy 'ye ithafen...
22.01.2021
Seni gördüğüm o ilk anı nasıl anlatsam bilemiyorum, nerden başlasam, hangi ayrıntıları versem; gerçekten bilemiyorum.
O gün kendimi pek iyi hissetmeyerek uyanıyorum, odamın camı açık ama perdem santim kıpırdamıyor, yazın en sıcak günündeyiz. Ben yazları pek sevmiyorum çünkü saniye başı bir maraton koşucusu gibi terliyorum ve terlemek beni agresifleştiriyor.
Kısa ama ferahlatıcı bir duş alıyorum, üstüme ince askılı, açık renk bir elbise geçiriyorum ama elbise bir kaç beden büyükmüş gibi bol. Uzun, kahverengi saçlarımı tepeden koca bir topuz yapıyorum ve kaküllerimi tarıyorum, kaküllerimin terimden dolayı dalgalanacağını bildiğimden asla düzleştirmiyorum.
Ela gözlerimin yüzümde en dikkat çekici yer olduğunu biliyorum ve bu yüzden daha fazla öne çıkmaları için uzun kirpiklerime özenle rimel sürüyorum. Çantamı omuzuma asıyor ve sandalatlerimi giyerek evden çıkıyorum. En üst katta oturduğumdam insanların rahatsız olmaması için yavaş adımlarla iniyorum ama bu ikinci katta son buluyor, o katta oturan aileyi sevmiyorum çünkü nezaketten yoksunlar. Yaptığım yaramazlık yüzünden kıkırdıyor ve apartmanın kapısını açıyorum, kapıyı açarken tüm gücümü kullanıyorum çünkü demir kapı fazlasıyla ağır.
Öğlenin ten yakan güneşi suratımı esir alırken gülümsüyor ve mavi renkli scooter motoruma biniyorum, yola koyuluyorum ve dakikalar sonra kafeme varıyorum. Kafem İstanbul sahilinin tam sonunda yer alıyor ve insanlar buraya gelmeyi seviyor, iki katlı kafenin geneli camdan oluşuyor ve fazlasıyla güneş alıyor, yaz ve kış fark etmeksizin burada olmayı seviyorum.
Kafenin kapısından içeri giriyor, etrafa kısaca göz atıyor ve kasaya yöneliyorum. Kafe ağzına kadar dolu, tatilin keyfini çıkaranlar ve tatil olmasına rağmen çalışanlar buranın kahvaltısına bayılıyor.
Kasadaki Merih gözlerini ovuşturarak gülümsüyor ve, "Günaydın." diyor, gülümseyerek karşılık veriyorum ve önlüğümü istiyorum. Merih önlüğümü bana veriyor ama söylenmekten de geri kalmıyor, buranın sahibi olmama rağmen bir garson gibi çalışmamla dalga geçiyor ben de onun şişen gözleriyle dalga geçiyorum.
Çantamı omuzumdan çıkarıyor ve önlüğümü belime bağlıyorum, Merih çantamı elimden alıyor ve tezgahın yanındaki askılığa asıyor, ona teşekkür ederek çalışmaya başlıyorum.
İki kişilik bir masaya bakıyorum önce, iki kahvaltı tabağı ve çay isteyen kızlara gülümsüyor ve siparişi mutfağa veriyorum. Sonra üç masanın daha siparişlerini alıyor, getiriyor ve afiyet olsun diyerek üst kata çıkıyorum.
Üst kat alt kata göre daha az kalabalık olduğu için sadece göz gezdiriyor ve bu katın mutfağına uğruyorum, en sonunda bir sorun olmadığına karar vererek alt kata geri iniyorum. Kasaya ilerleyerek bir kaç peçete alıyor ve terimi siliyorum, terlediğim için kaşlarım çatılıyor, sana demiştim agresifleşiyorum diye.
Homurdanarak işime geri dönüyorum, gün boyunca oradan oraya koşuyorum ve Güneş'in batmasına yakın sinirlerim tepeme çıkıyor. Kafe tam bir aile kafesi sevgilim, zaten sen de bu yüzden geliyorsun ya, sessizlik istiyorsun, neyse.
Kendini bilmez bir arkadaş grubu fazlasıyla gürültü yapıyor, elbette kimsenin ağzını kapatamayız ama bu dört kişilik grubun hepsinin ağzını bantlamak istiyorum. Masayı uyarması için Melek'i gönderiyorum, Melek şirin ve sakin bir kız olduğundan bunu istiyorum çünkü kendimi tutamayacağıma eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAĞINDAKİ ÖLÜ ÇİÇEK
Storie brevi-2 Bölümlüktür.- Seni satırlarıma bu yüzden yazıyorum sevgilim, bu yüzden seni anlatıyorum satırlarıma, bendeki en kıymetli parçaların asla kaybolmasın, seni asla unutmayayım diye yazıyorum, seni bana unutturmayacak bir parçaya sahibim ama anılarımı...