Medya: Savaş.
"Burada ne arıyorsun?"
Ses tonundan başımın belada olduğunu anlıyordum, arkamı döndüğümde odasının girişinde sinirli bir şekilde bakan bir Umut vardı.Neden gelmişti ki odasına? Birkaç bahane düşünürken aslında hepsinin çok klişe kaçacağının farkındaydım ama yapacak başka bir şey yoktu.
"Tuvalet doluydu da başka bir tuvalet arıyordum, affedersin."
Partilerde en azından bir tane işi pişeren bir çift olacağını düşünüyordum, belki bu yüzden tuvaletin dolu olduğuna inanırdı. Umut'un sinirli bakışları uydurduğum yalanla bir gram yumuşamazken üstüme gelen kumral, iri yapılı çocukla bana yaklaştıkça geriye doğru adımlar attım. Üstüme geldikçe gerildiğimi hissediyordum. En son sırtım kitaplığa çarptığında Umut dibime kadar girmişti.
"Tuvalet değil de benim odamı arıyor değildin yani?" dedi Umut kulağıma doğru fısıldarken. Aniden konumumuzdan rahatsız olup Umut'u göğsünden ittim ve sinirle konuştum. Sinirlenmek güzel bir kaçıştı.
"Senin odanı napacam be, manyağa bak" deyip Umut'un odasını hızla terk ederken arkamdan br şey dememesi rahatlatmıştı. Bunun en başından kötü bir fikir olduğunu bilmeme rağmen odasına girmek benim aptallığımdı.
Aşağı indiğimde daha fazla parti havasında hissetmiyordum bu yüzden Aleyna'ya "ben gidiyorum" mesajı atıp eve doğru bir yürüyüş yapmaya karar verdim. Bahar neredeyse gelmek üzereydi ve havalar artık ısınmaya başlamıştı, Umut'un evi ile benim evimin arası da yarım saatlik yürüyüş mesafesindeydi. Yine de eve gitmek için yokuş çıkıp inerken otobüse binmediğime küfrettim.
*
Haftasonu boyunca, İbrahim'i hapse yollayacak bir şey düşünmüştüm ama elimde somut hiçbir şey yoktu. Üniversiteye doğru yürürken bu işin altından tek başıma kalkamayacağımdan emindim ve İbrahim'in başıma bela olacağı bilmemek aptallık oluyordu. Geçen hafta boyunca yalnız kalacağım hiçbir yere gitmemiştim ve bu arada vücudumdaki birçok yara çoktan iyileşmeye başlamıştı. Aleyna'nın bana yardım edemeyeceğini biliyordum, o zaman kimden yardım isteyebilirdim?
"Naber, Savaş?" deyip yanımda yürüyen çocuk, -geçen hafta Savaş'la konuşan nadir insanlardan birisi olduğunu öğrendiğim- Alper'di. Alper kahverengi saçlı, yanaklarında hafif çiller olan, mavi gözlü bir çocuktu.Biraz utangaç gibiydi ama tanıdığı insanlarla konuşmakta pek zorlanıyor gibi gözükmüyordu. Bana Umut'u hatırlatıyordu.
"İyi. Sen?" dedim, bir yandan acaba Alper yardım edebilir mi diye düşünüyordum. Neredeyse Savaş ile aynı vücut yapısına sahip çocuk, kısaca çelimsizdi. Başımı iki yana sallarken belki zekasından yararlanabilirim dedim. Duyduğuma göre bölüm birincimizdi.
"Bende iyiyim, yalnız biraz kötü gözüküyorsun?"
"Bir arkadaşımı düşünüyordum da" dedim konuya kendimden girmeyerek.
"Noldu?"
"Biraz başı belada, kız herifin biri tarafından taciz ediliyor ama polis kanıtı olmadığından ciddiye almamış. Aklım onda kaldı."
Alper'in gülümseyen yüzü açıklamam ile düşmüş, ciddileşmişti.
"Neden kayıt almıyor?"
Bunu kendi kendime çok sorgulamıştım, basit bir ses kaydı bile onun içeriye tıkılması için yeterli olurdu ama neden bunu yapmadığını anlamıyordum. Konuyu hızla değiştirip okulla ilgili başka şeyler konuşurken bu İbrahim hayvanını internetten de aratmalıydım, bu yüzden sıraya oturur oturmaz soyadını da okulun sisteminden öğrendiğim çocuğu arattım ve bulduğum sonuçlar Savaş'ın ondan neden korktuğunu, bunca zamandır sessiz kaldığını açıklar nitelikteydi. Bir milletvekilinin oğlunu hapse sokamayacağından emindi, kendisini darp etse de taciz etse de Savaş ondan kurtulamayacağından kadar emindi ki intiharın tek yol olacağını düşünmüştü.Ben de onun gibi pembe bulutlarda yaşamıyordum, Savaş'tan daha kirli şeyler yapmıştım ve bir insanın en tepeden yerlerde sürünebileceğine şahit olmuştum. Yanıma oturan birisini hissetmemle o tarafa bakmadan telefonumun ekranını kapattım ve dersi anlatmaya başlamış hocayı dinlemeye çalışırken duyduğum sesle şaşırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
yolun sonuna kadar [boyxboy]
Ficțiune adolescenți"Neden peşimden geliyorsun be?" diye bağırdım. Sırt çantamı ona doğru savururken arkamdan sessiz adımlarla beni takip eden ama dikkat çekmekten başka bir işe yaramayan gence oldukça kızgındım. "İzin ver" dedi ve yokuşun aşağısını göstererek devam e...