Güne farklı uyanmak ve sebebinin sadece tek bir kişi veya olay olması. Bu kadar basit aslında; sadece biz olayları gözümüzde o kadar büyütüyoruz ki ufacık şeylerle bile mutlu olabileceğimizi unutuyoruz.
Ben unutmuştum ama şimdi çok iyi hatırladım; bana hatırlattı.
O gece iki tarafımızda mükemmel manzara birbirimizde kaybolurken ve üşüyen bedenim onunla sımsıcacık olurken, dünyanın en mutlusu olmak için buna ihtiyacım varmış, dedim.
Ben şu an aşktan bahsediyorum ama bu başka başka durumlar bile olabilir. İstediğiniz okulu kazanmak, sevdiğiniz sanatçının konserine gitmek, çok istediğiniz bir eşyayı almak veyahut yağmur eşliğinde kahve içerek kitap okumak. Bunlar kişiden kişiye değişir tabi ama anlatmak istediğim mutlu olmak için çok büyük olaylara gerek yok.
Ama...fark şu ki bu bahsettiklerim sizleri tek bir an veya birkaç gün mutlu eder. Tabi ki hayatımızda böyle ufak mutluluklara veya farklılıklara ihtiyacımız var.
Ama hayatımızda süregiden mutluluğa ve mutluluk kaynaklarına da ihtiyacımız var. Aşk, arkadaş, aile...
Bu insanlar hayatımıza sürekli mutluluğu veya acıyı beraberinde getirir. Ailelerimiz zaten doğumumuz ile bizimledir ve dünyanın en önemli varlıklarıdır bizler için. Arkadaş ve aşk bizlerin seçimi ile hayatımıza soktuklarımız ve sürekliliğini iki tarafın belirlediği ilişkilerdir.
Jaebum hayatıma en başından heyecan ile girdi; şimdi ise mutluluğum oldu.
Ve ben bu mutluluğun sürekliliğini istiyorum. Aşk için olan kotamı onunla doldurmak istiyorum. Çünkü kalbim onu istiyor..
Umarım benim kararlı olduğum ve istediğim gibi o da istiyordur.
Bugün kitapçıda tam gün çalışıcam. O yüzden erkenden uyanıp kahvaltımı yaptım; şimdi de kitapçıyı açmak için yola koyuldum. Müzik dinlerken de bunları düşündüm işte. Jaebum ile birlikte kafamda milyonlarca düşünce beliriyor ama ben sadece aralarından birkaç tanesini seçip ona yöneliyorum.
Geçen gece yaşanılanlar ilişkimize farklı bir boyut kazandırdı ve ikimizde bunun farkındayız; inkar da etmiyoruz. Niye edelim ki zaten? İkimizinde iradesi ile yaşadığımız bir yakınlıktı.
Doğruyu söylemek gerekirse o geceden sonra ertesi gün yine başa döneriz diye korkmadım değil. Ama Jaebum ertesi günün akşamı beni arayınca tüm korkularım son buldu. Ondan aldığım cesaretle bir daha ki aramayı ben yaptım. Şimdi ikimizde birbirimizi arıyoruz ama hala görüşemedik. Bugün onu göremeyişimin beşinci günü. İşleri yoğun olduğu için ilk iki gün gelemedi kitapçıya; diğer günlerin sebebi buraya 1 saat mesafe uzakta olan şehire, kız kardeşinin yanına gitmesiydi.
Kız kardeşide benim gibi üniversite okuyormuş ve tatile girdiği için abisi ile vakit geçirmek istemiş. Kardeşini oradan alıp yine yakın bir şehirde yaşayan ailesinin yanına gittiler. Jaebum ile telefonda konuşurken bazen arkadan kız kardeşinin sesini duyuyordum ve ondan sonra Jaebum telefonu kapatmak zorunda kalıyordu. Zaten konuşmalarımız birkaç dakikadan fazla sürmüyor. İkimizde telefondan fazla konuşma veya mesajlaşma taraftarı değiliz bence. Öyle sabaha kadar mesajlaşmak falan çok uzak bize.
Neyse işte yok bu ara ve özledim açıkcası. Bunu ona da çekinmeden söylüyorum.
"Özledim seni,"
Kıkırdamasıyla benimde yüzümdeki hüzünlü ifade kaybolup gülümseme oluştu.
"Alıştın bana, inkar edemezsin."
"Evet, rafların arasında hayalet gibi dolaşan bedenini özlüyorum." Dalga geçiyorum; o hallerine vuruldum, inkar edemem.
"O baştaydı Jackson." İması üstüne titrerken bozuntuya vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanficKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?