twenty three: do you hate me?

6.5K 679 537
                                    

Flames, Tedy

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Flames, Tedy

Zihnimde her gün dönen ve nefes almamı güçleştiren o anı kelimelere dökmek zordu, acı vericiydi ve dudaklarım mühürlenmiş gibiydi. Anlatamıyordum, her şeyi yavaş yavaş rayına oturtmuş ve onun da bana karşı olan hislerinden neredeyse emin olmuşken, batırmak ve onu kendimden soğutmak istemiyordum. Nefes almamı güçleştiren, göğüs kafesimi zorlayan bir şey veba gibi üzerime çökmüştü ve ben çareyi, yüzümü onun boynuna gömerek saklanmakta bulmuştum. Tanıdık hoş kokusunu içime çekmekten utanmıyordum bile artık, temaslarımıza alışalı çok uzun zaman olmuştu.

Taehyung'un arabasının arka koltuğunda, onun kucağında küçük bir çocuk gibi oturuyor olmamın mantıklı bir izahı yoktu belki de. Parmaklarım onun ensesine dökülen dalgalı siyah saçlarıyla oynarken, onun elleri beni sarıp sarmalamak ister gibi belime dolanmışken ne zaman bu denli yakınlaşmıştık onu bile hatırlayamıyordum. İtiraflar peş peşe gelmiş, beni tamamen afallatmış ve ani gelişen her şey bir hayli korkutmuştu.

Taehyung biliyordu. Olayların iç yüzünü veya o gün tam olarak neler yaşandığını biliyor muydu emin değildim ancak Sehun'la pek de hoş olmayan bir geçmişe sahip olduğumu biliyordu sonuçta, bu bile kalbimin endişeyle çarpması için yeterliydi. Beni korumak için kendini feda etmekten çekinmemesi ise ayrı bir kalp ağrısıydı benim için. Tanrıya şükür bir şey olmamıştı ama eğer, benim yüzümden gerçekten başı belaya girmiş olsaydı bu sefer kendimi asla affetmeyeceğimi iyi biliyordum.

Sabırla bekliyordu, ne zaman arabaya geri dönmüştük bilmiyordum ancak o onca geçen zamana rağmen tek kelime etmemişti. Bekliyordu sadece, sıkılmadan benim aptalca dertlerimi dinlemeyi bekliyordu ve ben hala, bütün bu olanlara inanamıyordum. Kısa bir süre öncesine kadar ben, Taehyung'un ruhuma dokunan o özel kişi olacağını tahmin edemez, aklımın ucundan dahi bu ihtimalin geçmesine izin vermezdim.

Fakat şimdi, dudaklarım onun sıcak boynunun üzerinde soluklanırken ondan başka birinin beni böylesine kendine bağlayamayacağına emindim. Bu kadar net konuşmak için belki de çok erkendi, ona olan hislerimin daha yeni yeni farkına tam anlamıyla varıyorken kendimi kaptırmam belki yanlıştı ancak söylediğim gibi, o yanımdayken hiçbir şeyi umursamayan cesur birine dönüşebiliyordum.

Başımı kaldırıp gözlerimi onun zaten beni izliyor olan yüzüne çevirdiğimde, kesik bir nefesi içime çekmekten kendimi alıkoyamadım. Ensesindeki saçlarıyla oynayan parmaklarımı durdurdum ve parıldayan irislerine bakmaya devam ettim kısa bir an daha. O ise belimdeki güven veren elleriyle beni imkanı varmış gibi daha da sıkı tuttu.

"Önce sen," dedim sonunda konuşmamız gerektiğinin farkına vardığımda. "Nasıl öğrendiğini anlat bana. Sırlarım var derken, ne demek istedin?"

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin