p r o l o g u e

261 28 2
                                    

Zar zor nefes alıyordum, korsenin içine girmek ölümden bile beterdi. Ellerimi masaya dayadım ve nedimelere biraz daha sıklaştırmalarını söyledim.

Özel olarak tasarlatılan gelinliği ellerime aldım, çok zarifti. Nedimelerin yardımıyla giydiğimde artık hazırdım. O çok istediğim tahtı elde etmeme çok az kalmıştı.

Kiliseye vardığımızda Daniel benimle göz teması kurmaktan kaçınıyordu, bu zamana kadar hep arkadaşmış gibi büyütülmüştük.

Elçinin koluna girip ona doğru yürümeye başladığımızda onda bir gariplik vardı. Başını kaldırıp sonunda bize bakmıştı.

Soğuk soğuk terliyordu. Bir sıkıntı olduğuna emindim. "Prens Daniel Wilhelm, size gelininizi takdim edeyim." Yan yana geldiğimizde göz ucuyla bana baktı.

Rahibe doğru yaklaştık. Heyecanımı kontrol edebiliyordum ama Daniel iyi gözükmüyordu. Göz ucuyla onu kontrol edip duruyordum.

"Ben Lord Hans'ın kızı Düşes Marie Elizabeth Bell, Florenz* Kralı Heinrich Hermann Carl'ın oğlu Prens Daniel Wilhelm Carl'ı..." duraksadım, rahipte durmuştu, kafasını kaldırıp bana baktı.

Buna gerçekten hazır mıydım? Tahtı ele geçirmek için çocukluk arkadaşımla evlenmeyi gerçekten istiyor muydum? Rahip devam etti ve bende tekrarlamaya.

"... iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, yoksullukta zenginlikte, sevip sayacağıma, sahiplenip koruyacağıma ikimiz de yaşadığımız müddetçe yemin ederim."

Daniel bana baktı. Bal rengi gözlerinde korku vardı. Onu bu kadar korkutan neydi acaba diye düşündüm.

"Ben Florenz Kralı Heinrich Hermann Carl'ın oğlu Prens Daniel Wilhelm Carl, Lord Hans'ın kızı Düşes Marie Elizabeth Bell'i, iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, yoksullukta zenginlikte, sevip sayacağıma, sahiplenip koruyacağıma ikimiz de yaşadığımız müddetçe yemin ederim."

Kısa bir alkışlamadan sonra imzalarda atılınca sıra da benim taç giyme törenim vardı.

Rahibin verdiği tacı alan Daniel bana doğru döndü. Dizlerimin üstünde eğildim. Titreyen elleriyle tacı yavaşça başıma yerleştirdi.

Beni öpmesi gerekiyordu, rahip hafifçe öksürdü.

İnce parmaklarıyla beni yavaşça kaldırdı ve kendine çekti, belimi iyice sardı ve bana yaklaşmaya başladı.

Dudağını nazikçe dudağıma değdirdi. Arkadaşının seni öpmesi nasıl hissettirirse öyle hissediyordum.

Başını kaldırmadan yavaşça kulağıma doğru eğildi, nefesini verdi ve fısıldadı.

"Lütfen bana yardım et."

——————————————

Sonunda yazabildim cmdkdld tarihi bir kurgu olmasından dolayı isimleri İrem ve Ulaş diye kullanamazdım, garip olurdu. Umarım hoşunuza gitmiştir bu kadar beklettiğim için özür dilerim:(

Florenz* yazar tarafından kurgu için oluşturulmuş ülke ismi.

The Red Queen┆irem helvacıoğlu × ulaş tuna astepeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin